Ağlatan fotoğraf!
Her haberde, her üzücü olayda “artık bu milletin yüzü gülmeli, dayanma sınırını aştık” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Diyarbakır’ın Hani ilçesinde PKK’nın Jandarma Komutanlığı nizamiyesine bomba yüklü tanker saldırısında 2 asker şehit oldu, 38 asker ve 8 sivil yaralandı.
Dün Milliyet gazetesinin ilk sayfasında ve 17’inci sayfasında gördüğümüz, Diyarbakır saldırısında yaralanan askerlerin tekerlekli sandalyelerde pijamalı, terlikli ve “çoğunun başları sargılar içinde” fotoğrafları yürekleri kanatacak kadar acıydı. Kendileri şehit olmaktan kıl payı kurtulmuşlardı ama “alçakça arkadan vuran bir terör saldırısında” şehit olmuş arkadaşlarının cenazesinde ellerini açmış dua ediyorlardı.
Bu cumhuriyet için…
Aynı fotoğrafın yanında ve altında gencecik 2 şehit haberi vardı; Uzman Çavuş Burak Cantürk ve Uzman Çavuş Halis Uysal…
Burak Cantürk’ün sözlüsü üzerinde fotoğrafları olan yastığa sarılmış ağlıyor, Halis Uysal ise nişanlısıyla nikah kıymış, Ağustos’ta düğün yapacaklarmış.
Bu haberleri “Bir acı haber daha geldi” diye okuyup geçemeyiz. Bu acı haberlerin daha ne kadar süreceği, nasıl bitirileceği konusu bu ülkenin en önemli sorunudur.
PKK’ya yataklık eden, arka çıkan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması“yargı önüne çıkarılmaları” için gerekli olabilir ama bundan önce düşünülmesi gereken konu askeri lojmanlara, karakollara yapılan bombalı saldırıların, sokaklarda serseri mayın gibi dolaşma fırsatı bulan canlı bombaların nasıl önleneceğidir.
23 Nisan ve çocuklar!
Bu gencecik şehit ve gaziler canlarını bu ülke için, Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve yaşatmak için feda ediyorlar.
Bu Cumhuriyet’in ne fedakarlıklar ve başarılarla kurulduğunu anlatan “milli günlerimizin” her şart altında kutlanması terör mücadelesi veren güvenlik güçlerine motivasyon olacağı gibi şehitlerin de ruhuna huzur verecektir. Son yıllarda ulusal bayramlarımızın çeşitli nedenlerle kutlanmadığı oldu, bu yıl da “terörle mücadele operasyonları sürerken, şehit haberleri gelirken sadece Anıtkabir’de bir tören yapılmasının uygun görüldüğü” açıklandı.
Oysa 23 Nisan yalnızca “egemenliğin millete ait olduğunu” simgeleyen TBMM’nin açılış günü değildir, Atatürk’ün “çocuklara armağan ettiği” bir gündür.
Bu günü kutlamak ve devletin de önem verdiğini görmek ülkenin geleceğini emanet edeceğimiz çocukların hakkıdır.
Devlete düşen görev
Aynı şekilde 19 Mayıs’ların, 29 Ekim’lerin devlet nezdinde ve ülkenin her köşesinde kutlanması aksatılmamalıdır.
Bu yıl 23 Nisan için devletin yapacağı bir önemli görev daha var. Türkiye bugüne kadar “yüzde 1400 arttığı” açıklanan kadın tecavüzü haberlerine üzülürken bu yıl “çocuk tecavüzleri” hiçbir medeni ülkede görülmeyecek ölçüde arttı. Dün yine Bartın’da bir sapığın 7 yaşındaki çocuğu aldatarak tecavüz ettiği haberi verildi. Sanık daha önce de tecavüz suçu işlemiş, sadece 8 ay yatarak çıkmış.
Devlet “suçluların serbest kalmamasını ve çocukların korunmasını sağlamak”la görevlidir, 23 Nisan öncesi bu konuda somut ve radikal adımlar atmalıdır.