AB hayali bitiyor mu?
.
Onlarca yıldır Avrupa Birliği’ne dahil olmak ve “Evrensel demokrasi değerlerini sağladığımıza” inanmak için bekledik.
Yüzünü Batı medeniyetine dönmüş, Ortadoğu çıkmazından kurtulmuş bir Türkiye hayal ettik ama öyle görünüyor ki çoğumuzun bu konudaki endişeleri gerçekleşti.
Son gelişmelere bakılırsa AB’ye girişimiz (arada bir oyalayıcı açıklamalar yapılsa da) neredeyse imkansız görünüyor.
Yükü Türkiye’ye yıktılar
Bir süredir Avrupa medyasında ve siyasetçileri arasında Türkiye ile yapılan “Avrupa’da istenmeyen mültecileri Geri Kabul Anlaşması” ciddi tepkilere yol açmıştı.
AB’nin önemli özelliklerinden biri olan Shengen Vizesi gerekmeden Türk vatandaşlarının Avrupa ülkelerine girişine izin verilmesi karşılığında Türkiye hem Ege’den mülteci geçişini engelleyecek hem de geri gönderilen mültecileri alacaktı.
Bu konuda sırtımızı sıvazlamaya devam ettiler, AB son Komisyon Raporu “Geri döndürme operasyonlarının devam ettiğini” bildiriyor.
Türkiye’de ise 3 milyon sığınmacının yanında “AB’den daha kaç mültecinin geri alındığı” konusunda yapılan bir açıklama yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye donör ülke olarak milli gelire bakıldığında birinci sırada” diyor. Sık sık 3 milyon mülteciye kapımızı açtığımızı söylüyor.
Aynı zamanda “Batı’nın bu konuda yardım yapmadığını” vurguluyor.
Türkiye karşıtlığı had safhada
Mültecilerin arasına karışarak veya iyi korunmayan sınırlardan geçen terör örgütlerinin İstanbul, Ankara gibi en büyük ve önemli şehirlerimizde bile hücreler kurdukları, buralardan terör saldırılarını organize ettikleri biliniyor.
Milyonlarca sığınmacıya verdiğimiz parasız eğitim, bakım, sağlık hizmetleri ülkenin üzerinde yeterince yük oluşturmuşken ve ekonomide tehlike çanları çalarken diğer ülkelere yardım yapacağız diye bütçemizi daha da zorladık.
Bunların Batı tarafından takdir göreceğini ümit etmek yanlıştır. Tam aksine Batı kendisine sıkıntı yaratacak sığınmacıları Türkiye’ye aktarırken diğer tarafta Türkiye karşıtlığını had safhaya çıkarmış bulunuyor.
Gelecek 30 yılda…
İngiltere’nin AB’den çıkmasını isteyen siyasetçiler ve grupların en önemli propagandası “80 milyonluk Türkiye Avrupa kapısına dayanacak ve Başbakan Cameron bunu destekliyor”…
Bu baskılar karşısında Cameron “Türkiye’nin AB üyeliği gelecek birkaç yıl içinde gerçekleşecek olsa bunu desteklemezdim ama zaten bu on yıllarca olmayacak. Türkiye’nin üyeliğini destekledik çünkü Batı eğilimli bir ülke olmasını istiyorduk.
Hukukun üstünlüğü, demokrasi olsun, gazeteciler tutuklanmasın istiyorduk. Açıkçası şu an pek iyi gitmiyor” dedi.
“Şu anda İngiltere veya Avrupa’da Türkiye’nin gelecek 30 yılda AB’ye katılabileceğini söyleyecek tek uzman bulamazsınız” demeyi de unutmadı.
Almanya’da da “Türkiye ile AB üyelik müzakereleri derhal durdurulsun” diyen partiler var.
Geç oldu ama yine de bu noktada oturup “Neden bugüne kadar destekleyen ülkeler bile Türkiye asla AB’ye girmeyecek demeye başladı” sorusunu, yargıyla devamlı oynamanın ve hukuki sorunların etkisini düşünsek iyi olur.