Obeziteyle savaşıp kazandılar
.
Bu hafta üç öğrencinin obeziteyle savaşını kaleme aldık. Onlar, 2010 yılında diyet yapmaya karar verdi. Amaçları, sağlıklı bir şekilde kilo vermek ve bunu yaşamları boyunca korumayı başarmaktı. Çalışmanın sonunda yoğunlukla yağdan kilo verdiler. Bu yağları margarin ile örneklendirecek olursak; Asude 64, Nazlı 68 ve Mert 120 paket margarin eritti. Üç çocuk 63 kilosu yağ olmak üzere toplam 85 kilo kaybetti.
Obezitenin küresel boyutta önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. Hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde obezite her geçen gün artış gösteriyor. Yapılan araştırmalara göre; 2008 yılında dünya üzerindeki obez sayısı 400 milyon iken, 2015 yılında bu rakamın 700 milyon olması bekleniyor.
Türkiye’de de özellikle çocukluk çağı ve ergenlikteki obezite rakamları ürkütücü boyutlara varıyor. Sağlık Bakanlığı Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Beslenme ve Diyetetik Bölümü ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nce yürütülen “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre Türkiye’de 0-5 yaşta obezite sıklığı yüzde 8,5 (erkek yüzde 10,1, kız yüzde 6,8), 6-18 yaşta obezite sıklığı yüzde 8,2 (erkek yüzde 9,1, kız yüzde 7,3) olarak bulunmuş. 0-5 yaşta fazla kilolu olanlar yüzde 17,9, fazla kilolu ve şişman olanlar yüzde 26,4 ve 6-18 yaşta fazla kilolu olanlar yüzde 14,3, fazla kilolu ve şişman olanlar yüzde 22,5 olarak bulunmuş.
Obezlerin ortak özellikleri
Bu çocukların ortak özellikleri hareketsiz olmaları, kesinlikle ciddi beslenme problemleri var. Mesela; çok ciddi olarak asitli içecek tüketiyorlar. Bazıları günde 5 litre içebiliyor. Bu çocuklar öğrenci ve kantinden besleniyorlar ve kantinde sunulan alternatifler belli. Tost, ekmek arası patates kızartması, hamburger veya sosisli yiyorlar ve bunlar yemekhane yemeklerini beğenmiyor, damaklarına uygun bulmuyorlar. Sebzeyi o kadar az biliyorlar ki, bazıları hangi sebzenin ne renk olduğunu bile bilmiyor. Kurubaklagilleri de bilmiyorlar. Pizza, makarna,hamburger, sosisli ve tost ile besleniyorlar. Sıklıkla kahvaltı alışkanlıkları yok. Obez olan çocukların en kabul edilebilir besleneni sürekli tost yiyor. Erken uyandıkları için, “iştahım yok” diyerek kahvaltı yapmıyorlar. Oysa kahvaltı odaklanmayı artırdığı için hem öğrenmeyi hem algıyı açıyor. Kahvaltı yapmak direkt olarak başarıyı artırıyor. Ve kahvaltı yapmayanlar bir sonraki öğünde daha kalorili şeyler tüketiyor. Bu çocukların ortak özelliklerinin diğeri de iletişim sorunları var. Hem aile hem de çevreleriyle.
Obez ve dolayısıyla hareketsiz çocukların tedavisinde aile ve diyetisyenler çok sabırlı olmak zorunda. Bu çocukların ilk aşamada kilo vereceklerine inanmaları da çok önemli. Onlarla konuşup mevcut beslenme hatalarına yönelik listelerin belirlenmesi gerekiyor ve en önemlisi sağlıklı bir kilo kaybı elde edilmek isteniyorsa verilen toplam kilonun yüzde 75’inin yağdan olması gerekiyor. Büyüme hormonunun çalışması için yağ dengesinin oturmuş olması lazım. Mutlu bu konuda, “20 kilo verebilirsiniz ama bu kilo kastan verilirse sağlıksız olur. Hareket konusunda da peşlerini bırakmamak gerek” diyor.
Günümüzde her 100 gençten 30’u obez oluyor
Rakamlar böyle olunca aileler ve uzmanlar da sorunun üzerine eğilmeye başladı. Uzman diyetisyen Nesrin Mutlu da bu çalışmayı yapanlardan biri ve 2010 yılından bu yana üzerinde çalıştığı üç obez çocuğun sağlıklarına kavuşmuş birer genç insan olarak nasıl mutlu ve başarılı olduklarını anlattı. Mutlu’ya göre; sağlıklı hem de başarılı bir nesil için obezitenin önüne geçilmesi gerekiyor. Mutlu, üç gencin hikayesini anlatırken onlarla çalışmaya nasıl başladığını ise şöyle özetliyor: “İstatistikler, obezitenin her geçen yıl görülme sıklığının arttığını söylüyor. Ben de mesleki hayatım boyunca bunu gördüm. 10 yıl öncesinde bu yaş grubunda obezler, 100 hastanın beşini oluştururken artık 30’unu oluşturuyor. Tabloyu ciddiye almak zorundayız gittikçe yaş düşüyor çünkü. Benim takip ettiğim 5-6 yaşlarında obez çocuklar var şu anda. Dahası obezite tek başına bir görüntü sorunu değil, beraberinde pek çok hastalık da getiriyor.”
Üç kişi toplam olarak 85 kilo kaybetti
Nazlı Mutlu
İki yılda 42 bedenden 36 bedene indi
17yaşındaydı. Diyet yapmaya başladığında 42 bedendi ve özgüveni sıfırdı. Beslenmesi çok sağlıksızdı. Okuldan eve geldiğinde çikolataya dadanan, yemek diye bir tabak pilav yiyen bir insandı. İki yıllık sağlıklı beslenme eğitimimden sonra artık istediğini yiyor, sebzesini eksik etmiyor, eti doğru oranda yiyor ve çok mutlu. Kendini çok güzel hissettiğini belirtiyor. Diyet maratonunda başarı oranı yüzde 81.
Tabaklarını dörde böldük
Nesrin Mutlu, Nazlı ile yaşadıkları süreci şöyle özetliyor. “Nazlı geldiğinde 2012 yılının Ocak ayında 75 kiloydu, 30 kilo yağı vardı. Ocak 2013’te tedavi bitti ve 21 kilo verdi, bunun 17 kilosu ise yağdandı. Başlarda, ‘ben patates kızartmasız, tavuk şinitzelsiz yapamam’ diyordu. Pizza yemek istiyorsan iki dilim ye ama yanında taze fasülye yemelisin dedim. Tabağın yarısını onun istediği, yarısını ise benim istediğim yemeklerden oluşturduk. Şinitzel yiyebiliyor ama yanında yiyebildiği bir sebzeyi de tabağına ekliyordu. Bunun yanı sıra tabağında yoğurt ve yanında da eti olacaktı. Nazlı ve onun gibi obez olan çocukların tabağında fast food yiyecekler vardı. Ben o tabağı dörde böldüm ve bir gözünü onların istediğinden yapıp diğerini et, sebze ve süt grubu ile tamamladım. Öğlenleri ona da sandviç planladım. Ton balıklı tavuklu ya da peynir çeşitleri ile birlikte iki renk sebze koyduk içine. İkindi ara öğünlerinde onlara tost verdim. Akşam da tabağı yine dörde bölüp ekmek grubundan bulgur pilavı, çorba, patates, sebze grubundan taze fasülye, bezelye, enginar, et grubundan tavuk, köfte, balık ve süt grubundan yoğurt, cacık veya ayran verdim.”
Mert Özbolat
Kilo verdi metabolik sendromu yendi
Babasını ilk kalp krizinde 42 yaşında kaybettiğinde 17 yaşındaydı. Aklında hiç diyet yokken kardiyoloğu onu uyardı ve Nesrin Hanım’a yönlendirdi. Mert ilk 8 ayda 46 kilo verdi. Nesrin Uslu bu sürece ilişkin şunları anlatıyor: “Mert ile 16 yaşında tanıştık. Kan bulguları kötüydü. Tansiyon yüksekti. İnsülin direnci vardı. Metabolik sendrom tanısıyla takip ettim. (Metabolik sendrom önemli ve insüleni dirençleri yüksek bu çocuklarda önlem alınmazsa ilk beş yıl içinde şeker hastası olabilirler.)
Kahvaltıda lor peyniri tüketti
Mert kahvaltıda iki tavuk burger ayran, öğlen iki tavuk burger akşam nohut pilav ve tost yiyordu. Bazen öğlenleri 4 tane tost yiyordu. 126 kilo ile geldi ve 44 kilo yağı vardı. İlk sekiz ay içinde 96 kiloya düştü. 8 ayda 30 kilo verdi bunun 23 kilosu yağdandı. 2011’de 80 kiloydu ve vücudunda sadece 14 kilo yağı kalmıştı. Sabahları az yağlı peynir ya da lor peyniri ile kahvaltı yapmaya başladı. Öğlenleri ise sandviç içinde ton balığı ya da az yağlı beyaz peynir, yanına ayran veriyordum.
Mert’e pirinç, patates ve makarnayı ödül mönüsü içinde verdim. Şu anda bulguları çok iyi. HDL’si 31 den 45 ve 57’ye yükseldi, 55 olan insülin 8’e düştü. İnsülin direnci olan vücuttaki yağı kolay veremiyorsunuz. Mert’e çözünebilir posası olan yiyecekleri verdim, çavdar böyle bir ekmek ve bunu yemesi gerekiyordu. Öğlen sandviçlerinde kesinlikle bu ekmeği kullandık. Kahvaltı çökelek ve lorun yanına ceviz koyduk. Çökelek, lor peynirinin diğer peynirlerden farkı var. Şöyle ki; normal bir 100 gram peynirde 130-150 civarında kolesterol alınırken, 100 gram çökelekten sadece 8 mg yağ alıyorsunuz ve kalsiyum içeriği yüksek. 500 mg kalsiyum var 100 gram çökelekte.
Asude Avcu
15 yaşında diyete başladı ve 20 kilo verdi
17 yaşında, kendine özgüveni olan, istediğini yiyebilen, giyebilen, kucak dolusu kıyafetle kabine girebilen, arkadaşlarıyla birlikte dilediği gibi eğlenebilen kısacası hayatı tamamen değişmiş bir lise son öğrencisi. Hayatını diyetisyen öncesi ve sonrası olarak ikiye bölmüş. Artık bambaşka bir görünümde ve kendisini seviyor.
“Nesrin Mutlu ile tanışmadan önce 42 benden giyen, istediği elbiseyi alamadığı için bol pantolonlara mahkum olmuş küçük bir çocuktum. Özgüveni sıfır, kendini güçsüz ve çirkin hisseden biriydim. En kötüsü de neydi biliyor musunuz? Vücudumun insülini normal üretememesi! Ben sadece bir diyetisyenle tanışmadım. 3 yıl önce (82 kiloyken) dünyalar tatlısı bir insanla, bir arkadaşla, yeri geldiğinde bir ablayla tanıştım” diye tanımlıyor durumu.
Asuda diyete 15 yaşında 2010 yılında başladı. 82 kiloydı ve bir yılda 62 kiloya düştü. Vücudunda 35 kilo yağı vardı. 19 kilo yağ kaybetti.