Dünyada kadın okurum daha çok
Ahmet Ümit, yalnızca Türkçenin en çok okunan yazarlarından değil, farklı dillere yapılan çevirileriyle edebiyatımızın dünya dillerindeki çok önemli bir temsilcisi.
Geçtiğimiz hafta Ahmet Ümit’in romanlarını kendi dillerine kazandıran 11 çevirmen İstanbul’da buluştu. Çevirmenler, Ahmet Ümit özelinde, Türk yazarlarının kendi dillerine çevrilmesini de tartıştı. Türkçenin inceliklerini, kendi dilleriyle kıyasladılar. Ümit’le kitaplarının yurt dışındaki serüvenini konuştuk.
Kitapları kaç dile çevrildi?
İlk öyküm, “Bu son Sınav Değildir” o yıllarda 40 dilde yayınlanan “Barış ve Sosyalizm Sorunları” adlı dergide basılmıştı. Yabancı dildeki ilk romanım ise “Sis ve Gece” olmuştu, 1999 yılında Yunanistan'da yayınlandı. Onun ardından öteki romanlarım da çevrilmeye başlandı. Şu ana kadar Almancadan, Çinceye. Urducadan Macarcaya kadar farklı coğrafyalarda 23 dilde 60 romanım yayınlandı ama sözleşmeleri yapılmış, çevirileri süren romanları da eklersek otuza yakın dilde 80'a yakın roman yayınlanmış olacak.
Çeviri yapılan ülkeleri düşünürsek;
Romanlarıma en çok ilgi gösterilen ülkeler Arap ülkeleri, Yunanistan, Bulgaristan, Çin ve Almanya. Kore'de yayınlanan Masam Masal İçinde adlı kitabım, Kore’da okullarda okutulmaya değer kitap seçildi. Yunanistan'da bir Yunan yazar kadar tanınıyorum. Geçenlerde Yunan bir dostum, romanlarımın yazın Yunanistan sahillerinde insanların ellerinde en çok görülen kitaplar arasında olduğu yazdı.
İstanbul Hatırası çok ilgi gördü
Kadınlar mı erkekler mi okuyor?
Türkiye'de olduğu gibi yabancı ülkelerde de daha çok kadınlar tarafından okunduğumu söyleyebilirim. Bunu yabancı ülkelerdeki okuma ve imza günlerinden anlıyorum. Toplantılara katılanların üçte ikisi kadın. Almanya'da bu durum eşitleniyor çünkü Almanlarda polisiye romana büyük bir merak var...
Çevirisi yapılan kitaplardan hangileri en çok sattı?
Yabancı ülkelerde en çok yayınlanan kitabım “İstanbul Hatırası”. Yayınlandığı ülkelerde büyük ilgi gördü, “Bab-ı Esrar” ve “Patasana” da en çok okunan romanlarımın arasında.
Kendi dili dışında bir romanın çevirisi aslına ne kadar sadık olabilir?
Edebiyatın en büyük handikabı, malzemesinin dil olmasıdır. Dolayısıyla yazarın anadilinde kaleme aldığı bir roman, başka bir dile çevrilince, hiç kuşkusuz değer kaybedecektir. Bu noktada çevirmenin önemi ortaya çıkar. Hem Türkçeye, hem de kendi diline hakim olabilin çevirmenler iyi iş çıkartırlar. Hele bir de edebiyat merakları varsa, o zaman romanın lezzetini, kendi anadillerinde sunabilirler. O yüzden yabancı dillerde yayınlanan romanlarda çevirmenin önemi çok büyüktür. Bu açıdan şanslı olduğumu söyleyebilirim, şu ana kadar yapılan çevirilerde çok büyük yanlışlıklar yaşanmadı. Ama bunun için de yazarın çevirmenlerle temas içinde olması gerekir. Çeviri süresince, çevirmen yazara ulaşabilmeli, yazarla konuşabilmedir.
Türk edebiyatının tanıtımına ne kadar katkısı olabiliyor?
Genelde sanat, özelde edebiyat kültürlerin birbirlerini tanımasının en iyi yolu. Farklı ülkelerin, farklı kültürlerin birbirlerine karşı duyduğu önyargıyı yıkmanın, empati duygusunu geliştirmenin an sağlıklı yolu da sanat. Tolstoy'u, Dostoyevski'yi okuyanların Rus halkından nefret etmesi zordur. Türk romanlarını okuyan, bizim kültürümüzü tanıyan insanların da bizden nefret etmesi çok zor. O nedenle, edebiyat hem kendi ülkesini tanıtır, hem halkları birbirine yakınlaştırır, hem de sınırları ortadan kaldırır...