Değersiz yalnızlık!..
.
“Düşünmek zor iştir. Muhtemelen bu nedenle çok az kişi düşünür.”
Henry Ford
H.Ford bu cümleyi sarf ettiğinde gün gelip bu zor işi beceremeyen birisinin ülkesinin başkanlık koltuğunda oturacağını ve Amerika’yı utanç verici bir yalnızlık ve yenilgiye uğratacağını herhalde hiç düşünmemişti.
BM Güvenlik Konseyinde, daimi ve geçici 14 ülkenin ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması kararına karşı oylarını veto kartını kullanarak engelleyen Washington’un, BM Genel Kurulunda yanında yalnızca 9 üye ülke/ülkecik bularak 128 üyenin “hayır” oyu ile yüzleşmesi Amerika’nın son yıllardaki en büyük diplomatik yenilgisi olmalı.
Amerika’yı sahibi olduğu emlak şirketi gibi yönetmek isteyen Trump’ın, iş hayatında birkaç kez iflas noktasına geldiği anımsandığında eğer tamamlayabilirse Başkanlık döneminde ülkesi ve dünyayı ne tür krizlere sürükleyebileceği BM Genel Kurul toplantısı öncesi yaptığı yakışıksız ve tehditkar açıklamalarla gün yüzüne çıkmış bulunuyor.
128 ülkenin karşı oylarını “ABD’ye saygısızlık” olarak niteleyen ve bunu not alarak hesap sorulacağını ima eden, özgür ülkelerin yine özgür iradelerini dolara endeksleyen sığ bir düşüncenin Beyaz Saray’da varlığından utanç duyması gerekenler “İnsan Hakları Bildirgesi”ni dünyaya armağan eden bu ülkenin vicdan ve akıl sahibi yurttaşları olmalıdır.
Amerika’nın tam da merakla beklenen “Ulusal Güvenlik Belgesi”nin açıklandığı bir günde BM Genel Kurulunda ortaya çıkan, alınırsa eğer derslerle dolu bu tablo, Trump yönetiminin halkına layık gördüğü acı verici bir yeni yıl armağanı olmalı...
Dünyaya her fırsatta demokrasi dersi veren ABD’nin demokrasi, hukuk ve özgürlük anlayışının yalnızca güçle sınırlı ve bağımlı olduğunun yadsınmaz bir biçimde açığa çıktığı 21 Aralık ilginç bir rastlantı ile Amerika’nın “en uzun gecesinin” başladığı bir tarih olarak anımsanacak.
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Türkiye’nin öncülüğünde Genel Kurula sunulan karar tasarısına kabul oyu veren ülkelerin “unutulmayacağını” söyleyerek aba altından sopa gösterirken aslında bu sözlerinin insanlığın ortak hafızasına unutulmamak üzere kazındığının ne kadar farkındadır bilinmez ama “Oval Ofis”in duvarlarından birisine çok yakışacak Montesqieu’nün bir sözünü anımsatalım kendisine.
“İnsanlar başaklara benzerler. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.”