Yogayla saçımdaki beyazlar bile gitti
Eşim Defne’ye Kaz Dağları’nda yoga yaparken evlenme teklif ettim
Geçenlerde bir davette uzun zamandır görmediğim Muzaffer Akpınar’la karşılaştım. Son olarak bundan 3 yıl önce Dost Enerji üzerine bir röportaj yapmıştım kendisiyle. O dönemde Turkcell’in CEO’luğundan yeni istifa etmişti. Saçları kısacıktı. Davette ilk anda tanıyamadım 48 yaşındaki Muzaffer Bey’i. O da benim şaşkınlığım üzerine, “Son 2 yıldır beni tanıyamayan çok kişi var. Elif sen ilk değilsin” dedi. Saçlar uzamış, cildi parlak, çok gençleşmiş. “Ağzım açık kaldı” desem abartmış olmam.
“Ne yaptınız siz?”
diye sordum hemen.
Kendisiyle Turkcell CEO’suyken yaptığım röportajda da yoga yaptığını anlatmıştı.
“Yoga yapıyorum... Eşim de yeni hayatıma yön verdi” diye başladı anlatmaya, “Burada olmaz, buluşalım” dedim, randevulaştık ve evine gittik Gamze Kutluk’la.
Bilen bilir, Muzaffer Akpınar Turkcell’in efsane CEO’suydu. Ben Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle o zamanki adıyla Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları projesi yaptıkları dönemde kendisini tanıma fırsatı bulmuştum. O kızlar sonra Kardelen oldu. Muzaffer Bey CEO’luktan ayrıldı. KVK’daki sorumluluğu devam ediyor, Murat Vargı ile birlikte Dost Enerji’yi kurdular. Aynı zamanda THY’nin Yönetim Kurulu’nda. Bir yandan da aile işleri olan kimyevi madde fabrikaları var, onlar da Unilever’e kiralanmış durumda.
Yani Muzaffer Bey için emeklilik hayatı yaşıyor demek mümkün değil, farklı şirketlerde ve sektörlerde işleri var. Ama bu işlerin hiçbiri günlük iş temposuna girmesini gerektirmiyor.
Evinde yeni eşi Defne Aruoba Akpınar’la birlikte karşıladı bizi. Defne Hanım da İskender Aruoba’nın kızı, Oruç Aruoba’nın yeğeni. Psikolog.
Bana katıldıkları yoga buluşmalarından fotograflar gösterdiler. Yaptıkları hareketleri görünce gözlerime inanamadım! Neredeyse 11 aydır hiç et yemeyen Akpınar çiftinin çok etkilendiği Dharma Mittra ile olan fotoğraflarını da aldım. Muzaffer Bey üniversite öğrencisi gibi görünmüyor mu?
* Neredeyse 1 yıldır et yemiyormuşsunuz, nasıl aldınız bu kararı?
Muzaffer A.: Geçen sene Amerika’ya yoga konferansına gittik, dünyanın değişik yerlerinden yoga hocaları o konferansa geliyordu. Çevremizdekilerin verdiği bilgilerden, daha önce de yoga yaptığımız için ders aldığımız kişilerin derslerini takip edeceğimiz bir program yaptık. Bir hocanın adını daha önce hiç duymamıştık. Sonradan anladık, o kişi hocaların hocası pozisyonundaymış. 70 yaşında. Brezilya asıllı.
* Hintli değil...
Defne Aruoba A.: Evet herkes tipine bakınca Hintli sanıyordu, konuşması da kırık ama Brezilyalı...
Muzaffer A.: 1967 yılında New York’ta ilk yoga stüdyosunu kuran kişi. Dharma Mittra adında bir bey. Onun dersinden çok etkilendik. Sonra onun New York’taki stüdyosunu öğrendik, oradaki derslere gitmeye başladık.
Tüm canlılarla kardeşiz, bu yüzden canlıları yemiyoruz
* Neyinden etkilendiniz, diğerlerinden farkı neydi?
Muzaffer A.: Sonuçta yoga tabii ki yalnızca hareket değil. Bir yaşam biçimi. Bir felsefesi var. Dünyayı anlayış şekli. Bir zihin durgunluğu. Adamın sukuneti, kendi dingin duruşu ve sahiciliği bizi çok etkiledi. Ne söylüyorsa öyle yaşamış 70 yılını. Takma kol gibi değil. Çok basit. Sadelik çok zor bir şeydir, o kadar sade o kadar düz ki, bizi çok etkiledi.
* Felsefesinin temelinde ne var?
Muzaffer A.: Yoganın temelinde vahşetten uzaklaşma ve sevgi vardır. Tüm canlıları kardeş ve kutsal olarak görme vardır. Bütün dünyada yaşayan canlıları kardeş görmekten bahsediyorum. Detoks ve fiziki tarafı yan ürün. Hiçbir canlıya zarar vermeme görüşünden hareketle hiçbir canlıyı yememeyi öneriyor Dharma Mittra. Zaten ilk tavsiye eden hoca da o değil. Dünyada yaşanan felaketlerle, dünyanın hızlanmasıyla da ilgisi var. Görüyoruz ki durup da kendi içine bakıp yavaşlayan insanların bayrağını taşıdığı bir konu bu.
* Siz de öyle mi yaptınız?
Muzaffer A.: Böyle yapıp çevresine bu düşüncelerini aktaranlar da çok. Örneğin Paul McCartney haftada en azından bir gün insanları hayvan ürünü yememeye davet ediyor. Defne söyledi bana bunu. Sonra ben de internete girip araştırdım, dünyayı en çok kirleten endüstrilerden biri taşımacılık, en az onun kadar kirleten endüstri de hayvancılık endüstrisi, metan gazı nedeniyle. Metan gazı karbondioksitten 23 kere daha fazla havayı kirletiyor. Dharma Mittra dinginliği ve huzuru sağlamak için kendi içinde tamamıyla o vahşetten uzaklaşmak gerekiyor inancında.
* Kırmızı etten de beyaz etten de vazgeçin diyor. Hayvansal gıdalar da giriyor mu bunun içine?
Muzaffer A.: Önce etten vazgeçin, becerebiliyorsanız sütü, yumurta ve peyniri de yemeyin. Bunlardan uzak durmak insanın fiziğine ve zihnine, belki önce zihnine sonra fiziğine ya da önce fiziğine sonra zihnine etki yapar.
Ters duruşla saçlarımdaki beyazlar geri gitti
* Sizde de öyle oldu, fiziğiniz de etkilendi, gençleştiniz...
Muzaffer A.: Kendimi iyi hissediyorum. İnan saçlarımdaki beyazlar geri gitti.
* Hatırlıyorum...
Defne A.: Ters duruş (şişasana) yaptığın için beynine kan gidiyor, nefes egzersizleri de etki yapıyor. Biz Amerika’da et yememe konusunda bir kerede ikna olduk. Mittra’nın özelliği de bu, bir kerede ikna ediyormuş. New York’ta 10 yıl yaşadım, onun stüdyosunun önünden her gün geçerdim ama fark etmemişim. Muzaffer’le birlikte keşfedecekmişiz, bu da kader...
Muzaffer A.: Çok ilginç. Bu alanda da sık sık görüyoruz. Bu adamın pazarlaması yok. İttirmiyor adam...
Defne A.: O anlatıyor, dinlemek istiyorsan dinlersin, yapmak istiyorsan yaparsın... Çok daha tutkulu konuşanlar da var ama bu adam çok sessiz, sakin, usul usul bir adam... Öyle ritüelleri filan da yok. Kimse gidip de bu adamın ayaklarını filan yıkamıyor. Bir derste sosislerin içine hayvanların dudakları ve göz kapaklarının da koyulduğunu anlattı, ben çok etkilendim bundan. Yedik bir zamanlar bunları. İnsanın çok içine dokunuyor.
Üç ay peynir yemeyince nefes alma kaliten artıyor
* Siz detoks programlarına da katılıyor musunuz?
Muzaffer A.: Detoks yaptık çok zamandır, ama bu farklı. Nefes egzersizleri, yoga da çok önemli. Süt ve peynir gibi ürünler mukozaları şişiriyor. Şişirince burundan kolay nefes alınamıyor. 3 ay peynir yemeyince nefes alma kaliten çok etkileniyor.
* Siz de peynir yemiyor musunuz?
Defne A.: Tamamıyla değil ama son 3 aydır çok az tüketmeye dikkat ediyoruz. Hemen fark ediyor.
Muzaffer A.: Etlerde taahhüdümüz tam. Yumurtadan da uzağız. Katı kural da koymuyoruz, “Her gün yoga yapacağım” diye bir şart da yok. İçinden nasıl geliyorsa. Ben hâlâ süt içiyorum. Belki 3-5 yıl sonra bırakırım.
Ölü yemek yerseniz siz de ölü olursunuz
* Çiğ tüketmek de gerekiyor mu meyve ve sebzeleri, bu da öneriliyor mu?
Defne A.: Hocamız şöyle diyor; “Eğer ölü yemek yerseniz, kızarmış yemek yerseniz siz de ölü ve pişmiş, kızarmış olursunuz.” Yediklerimiz doku haline 3 ay sonra geliyor. “Filizli şeyler yiyin, bol meyve suyu için” diyor. Biz Amerika’ya Ocak ayında gittik son olarak, kendisiyle karşılıklı yemek yedik. O da yalnızca domates ve elma yemedi. Bulgur yedi, tofulu salatalar yedi...
* Et yemeyince daha az sinirlenirsiniz denir, siz şimdi daha yumuşak karakterli mi oldunuz?
Defne A.: Bu yaşam biçimiyle daha az stresleniyorsun. Örneğin benim için “İçeyim rahatlayalım” diye bir his yok. İki kadeh şarap içtim geçenlerde zehirlendim gibi hissettim. Kendi içinde yaşıyorsun, içindeki eğlenceli dünyayı keşfediyorsun.
Böyle bir hayatı yaşamak demek ki içimde varmış
* Turkcell’in eski CEO’larından Ersin Pamuksüzer de işten ayrıldıktan sonra böyle bir yol çizdi. Üstelik yeni yaşam biçimi yeni işi oldu, Life Co’yu kurdu...
Muzaffer A.: O bir dalgaydı sanırım... Ersin’de öyle bir dünya görüşü hep vardı. Sonuçta kendi iş hayatını da buraya kanalize etti. Çok da iyi oldu bence. Demek ki benim de içimde varmış...
İlk üç ay canım balık istedi, şimdi kayboldu
* Dışarıda yemek yerken zorlanıyor musunuz?
Muzaffer A.: Her mönüde vejetaryen bölüm var Amerika’da. Türkiye’de de olacak bunlar. Ama yine de biz çok şanslıyız. Zeytinyağlı yemekler, salatalar var...
Defne A.: Örnegin bundan 5 yıl önce soya sütü yoktu, şimdi var.
* “Kırmızı ete vücudun ihtiyacı var” diyenler oluyor mu size?
Muzaffer A.: Hem de çok... Medeni insanım sonuçta, baktırıyorum kendime. Önemli olan insanın kendini nerede mutlu hissettiği. 11 aydır hiç et aramıyorum.
* Balık da mı aramıyorsunuz?
Muzaffer A.: İlk 3 ay canım balık istedi. O da şimdi kayboldu. Canım çok istese yerim.
Et kokusu manolya kokusu gibi
* Et kokusu duyunca mideniz mi kalkıyor, yoksa canınız çeker diye kaçıyor musunuz?
Defne A.: Kablo vardı eskiden, şimdi o kablo kesik. Et kokusu, manolya kokusu gibi. Yemem de demiyorum, iğrenmiyorum da.
Muzaffer A.: “Hoca bizi etkiledi” diyoruz ya, bence herkesi öyle tetiklemeyebilir, bence biz de hazır gitmiştik. Ruhen hazırdık.
* Size gelen misafirler ne yiyor?
Muzaffer A.: Biz vejetaryen besleniyoruz, herkese de öyle yemekler veriyoruz.
Defne A.: Quinoa diye pirinç gibi pişirilen bir şey var, onlardan Türkiye’ye getiriyoruz. Baharatlar kullanıyoruz. Ama “Şu bahçede mangal yapardık” diyenler oluyor.
* Organik meyve sebze tüketmeye özen gösteriyor musunuz?
Muzaffer A.: Alaçatı’dan ya da burada pazardan alıyoruz meyve ve sebzelerimizi.
Birlikte sörf yapıyoruz işlerimizi paylaşıyoruz
* Siz yogaya nasıl başlamıştınız?
Defne A.: Ben 1997’de New York’ta doktora yaparken hocam yoga yapıyordu, o tavsiye etti. New York’ta başladım, yoga hayatımın bir parçası oldu.
* Neden döndünüz Türkiye’ye?
1991’de Amerika’ya gittim, üniversiteye. Doktoramı yapmadım, geri döndüm. Sonuçta mesleğim beni seçti. Küçüklükten beri dert dinlemeyi seven biriydim. Kendim bir psikanalize gittim New York’ta, orada çok etkilendim. “Ben de hayatımda 10 kişiye böyle bir yardım yapsam bu bana yeter” dedim. Psikoloji okumaya başladım. Çok memnunum.
* Birlikte yapmaktan hoşlandığınız başka şeyler var mı?
Muzaffer A.: Sörf yapıyoruz, aynı şeyleri yapıyoruz. İşlerimizi paylaşıyoruz. Felsefe kitapları okuyoruz.
Meditasyon ve nefes egzersizleri yapıyoruz
* Güne kaçta, nasıl başlıyorsunuz?
Defne A.: Çoğunlukla 06.30’da kalkıyoruz ama zorunluluk yok. Evdeysek mutlaka nefes egzersizleri ve meditasyon yapıyoruz.
* Fotoğraflarınıza bakınca şaşırdım, neler yapıyorsunuz öyle?
Muzaffer A.: Defne iki bacağını başının arkasından geçirip arkada birleştiriyor. Ben kuvvete dayalı hareketler yapıyorum.
Defne A.: Muzaffer de tek eli üzerinde yere paralel duruyor, çok zor bir harekettir.
Bu işin dünyada temeli Hindistan, biz de bir gün oraya gideceğiz
* Yoga ilişkilerinizi nasıl etkiliyor?
Defne A.: Çok sosyal olmak, kendinin yalnız olmadığını hissetmek için yapılan her şey senden uzaklaşıyor. Oradan oraya gitmene, kendini yormana gerek yok.
* Hindistan’a gittiniz mi?
Defne A.: Hayır. Hocamız da gitmemiş.
Muzaffer A.: Bu işin dünyada temeli orası. Bir gün gideceğiz. Bu arada Dharma Mittra İstanbul’a geliyor. YogaSala ile organize ettik, 3 gün boyunca hem konuşacak hem asana (yoga hareketleri) yapacak.
* Muzaffer Bey şimdi kendinizi çok hafiflemiş mi hissediyorsunuz?
Muzaffer A.: Hâlâ iş hayatının içindeyim. O kadar çok yük kaldırmaya alışmışım ki tabii ki şimdi eskisi gibi değil.
* Siz aslında Turkcell’de de yoga yapardınız...
Muzaffer A.: Bravo... İyi hatırlıyorsun. O dönem herkes çok yoğun çalışıyordu, haftada bir gün boş, o da şarj etmeye yetmiyordu. Bir lider, takımının motivasyonunu yüksek tutmalı. Bunun yollarından birinin yoga olduğuna inanmıştım. O zaman ben yogi değildim. O dönemde bir salon yapmıştık Turkcell’de. 2003’ten beri yapıyorum ama Defne’yle birlikte çok yoğun yapmaya başladım. Defne’yle birlikte yoga hayatıma oturdu.
* Siz yoga sayesinde mi tanıştınız?
Muzaffer A.: Hayır ama yoga birleştirici oldu. Yoga yaparken evlenme teklif ettim.
Defne A.: Evet, Muzaffer’in doğduğu yerde üstelik. Kaz Dağları’nda...
M
uzaffer A.: Ben Akçaylı’yım. Orada bir seminere katılmıştık. Açık havada yoga yapıyorduk, orada evlenme teklif ettim.