Yeni teknolojiyle üretilen margarinlerde transyağı yok ama tüketim artmıyor
.
Çok uzun zamandan beri margarine elini uzatmayanlardanım. Doğrusu çocukluğumda da ekmek üzerine yağ sürüp yemişliğim yoktur. Sıkı bir zeytinyağı tüketicisiyim. Yalnızca kek, börek, çörek yapacaksam margarin kullanıyorum o da en az oranda. Bir süredir Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği’nin (MÜMSAD) çalışmalarını takip ediyorum. Onlar margarin hakındaki iddiaları haksız buluyorlar. ’Margarinle ilgili 7 gerçek’başlığında tüketicilere doğru bilgileri ulaştırmak istiyorlar. Bu konuyla ilgili çalışmaları yürüten MÜMSAD Başkanı Metin Yurdagül’le buluştuk.
İlk soruyu kendisi bana sordu: “Margarine karşı mısınız?” “Yemeklerde kullanmıyorum, ekmek üzerine yağ sürüp yemem. Kek ya da kurabiyelerde kullanıyorum” dedim.
“Neden” diye sordu Metin Bey, “Öncelikle damak zevki, ben zeytinyağını seviyorum. Yağlı yemek sevmiyorum. Ayrıca da transyağlarının zararlı olduğunu bildiğim için margarin kullanmıyorum. Benim değil ama eşimin kolesterolü yüksek, bu yüzden de dikkat ediyorum” dedim.
Kolesterol yapmaz
“Bu risk tamamen ortadan kalktı” diye anlatmaya başladı Metin Yurdagül.
“Türkiye’de margarinin yüzde 92’sini üreten derneğimiz üyeleri tümüyle margarin ürünlerinde transyağ kullanımını yüzde 1’in altına indirdi” dedi.
Margarinlerin kolesterolü yükseltmesinin nedeninin de transyağları olduğunu anlattı.
Margarin 141 yıllık bir ürün. Zaman içinde de üretim teknolojisi değişti. Zaten bunun değişmesinin ana nedeni de 1990’ların başında margarinlerdeki transyağının iyi kolesterolü düşürüp, kötü kolesterolü yükselttiğinin ortaya çıkması. 1990’ların ortalarında transyağı içermeyen margarin üretimi başladı. Bu teknoloji de Türkiye’ye 1999’dan sonra geldi. Bu şirketler için maliyet demekti ve zaman içinde üretim teknolojilerini değiştirmeye başladılar. Evet şu anda Türkiye’de birçok marka transyağı kullanmıyor ama kullananlar da az da olsa var.
Son zamanlarda benim de dikkatimi çekiyor. Ürünlerin üzerinde ’Transyağı içermez’yazısı göze çarpıyor. Ama yine de benim aklımda soru işaretleri var. Doymuş yağ, doymamış yağ gibi...
Yurdagül bu konuda da eksik bilgi sahibi olduğumuzu anlattı. “Doymuş yağ sadece margarinde var diye bir görüş bulunuyor. Halbuki zeytinyağında ve bütün sıvı yağlarda da doymuş yağ var. Tarafsız laboratuarlarda yaptırdığımız bir araştırmada kahvaltılık kase yağlarla zeytinyağının doymuş yağ oranı aynı çıktı. Margarin doymuş bir yağdır görüşü kesinlikle yanlış. Kağıt paketli ambalajlarda doymuş yağ oranı yüzde 20-30 civarında, kase yağlarda ise ortalama yüzde 17 civarında. Zeytinyağında da bu oran yüzde 17” dedi.
Yani zeytinyağı yararlı diye salatalara zeytinyağ şişesini boşaltmak, ekmek bandıra bandıra zeytinyağı yemek de doğru değil. Doğrusu, evde kendi pişirdiğiniz yemeklerde kullandığınız yağı biliyorsunuz. Marketten aldığınız, güvendiğiniz ürünü kullanıyorsunuz. Ama ya dışarıda yediklerimiz? Sonuçta katı yağ kullanımı çok yaygın. Poşetlenmiş kek, bisküvi, kraker gibi ürünlerde de yağ kullanılıyor.
Yurdagül, pasta ve bisküvi üreticilerinin de büyük oranda margarin alımlarını sektörün yüzde 92’sini temsil eden MÜMSAD üyesi kuruluşlardan yaptıklarını söylüyor.
2000’den beri artmıyor
Türkiye’de yılda 160 bin ton kahvaltılık margarin kullanılıyor. 380 bin ton ise endüstriyel margarin olarak tüketiliyor. 2000’den beri Türkiye’de margarin kullanımı artmamış. Nüfus artış oranı da düşünülürse aslında margarin tüketimi düşüyor.
Türkiye’de tüketicilerin bu konudaki hassaslıkları devam ediyor.
Metin Bey için ’38 yıldır yağ konusunda uzman’diyebiliriz. Turyağ’da uzun yıllar çalıştıktan sonra Ülker’e geçti. Şu anda Ülker Yüksek İstişare Kurulu üyesi. Hayatının neredeyse üçte birinde her gün en az 10 margarini denedi, yani 10 margarini ekmek üzerine sürüp test etti.
“Benim çalıştığım dönemin büyük bölümünde yani 2000’den önce margarinler transyağ içeriyordu. Bana birşey olmadı ama bu şu demek değil, tabii ki transyağların zararlı olduğu ortada. Artık bu da yok. Bunun bilinmesi gerekiyor. Herşeyi kararında yemek lazım” diyor.