Türk yemeklerini yurtdışına satmak için Bulgaristan’da fabrika kuruyor
.
Gaziantep mutfağını İstanbul’a taşıyan Sahan’ın sahibi Tahir Öztan, 3 ay önce Türk ev yemeklerini dondurup piyasaya sürdü ve bu işte hızla büyümeye başladı. Almanya’dan Dubai’ye birçok yerden teklif alan Öztan, Türkiye’den işlenmiş kırmızı et ihracatı yapılamadığı için şimdilik dondurulmuş yemeklerini ihraç edemiyor ama bu engeli yurtdışında yapacağı yatırımla aşmayı planlıyor. Bulgaristan’da 10 milyon dolarlık yatırım yapmaya hazırlanan Öztan, burada ürettiği Türk yemeklerini dünyanın her yerine satacak.
Tahir Öztan’la Ataşehir’deki 1.000 kişilik restoranı Sahan’da buluştuk. Gaziantepli Öztan mutfaktan yetişme biri. Okurken eniştesinin yanında işe başlamış, askerden döndüğünde 10 masalık bir restoran açmış. Yıllarca mutfaktan çıkmayan Tahir Öztan, şimdilerde ’Servet sahibi oldum, bundan sonra işim ülkemi tanıtmak, bunu da en iyi Türk yemeklerini tanıtarak yaparım’ diyor.
Gaziantepli bir ailenin çocuğusunuz, var mıydı ailede bu işe meraklı kişiler?
Ablamın eşi ustaydı. Lisede okurken okul dışındaki tüm vaktimi eniştemin yanında geçirirdim. Hevesliydim, hayallerim vardı.
Ne zaman kendi kanatlarınızla uçmaya karar verdiniz?
Askerden geldim. Plaj Yolu’nda bir yerimiz vardı. Eniştemin ve babamın yanından ayrıldım. Jenerasyon farkı vardı aramızda. Örneğin müşteriler telefon açar sipariş verirdi, bizimkiler ’Göndermiyoruz siparişleri, gelin alın’ derlerdi. Bir tuvalet vardı. Eksikleri görüyordum, ayrıldım. Haftada bir cumhuriyet altını alırdım. Babamların bir sokak arkasında kapanan bir yer vardı. Herkes her şeyi denemiş, hiçbir şey tutmamış. 9 milyon istiyorlardı, bende 3 milyon vardı. ’3 milyon babamdan, 3 milyon bankadan alacağım’ diye plan yaptım. Ama babam ’Burası tutmaz’ dedi ve vermedi. Bir bankacı ablam vardı, ona durumu anlattım. Aldım çek karnesini, her yere çek yazdım. İş olmazsa çeklerin karşılığı yok. 2 yıl mutfaktan çıkmadım, çok tuttu. Sonra işler büyümeye başladı.
Personele manikür yaptırıyor
Çocuklara çok önem veriyorsunuz...
Ben de babayım. Çocukların obez olmasının sorumlusu ebeveynler. Kendi mutfağımıza sahip çıkmıyoruz. Bir plastik oyuncağa kanıp fast food restoranda oturuyorlar. Ben çocukların eğleneceği bir ortam yarattım.
Manikürcünüz de mi var...
Evet. Ben yerimiz küçükken herkesin hijyenini kontrol ederdim ama şimdi edemem. Çok kalabalığız. Bu yüzden önlemler aldım. Bir manikürcü kız geliyor her hafta personele manikür yapılıyor. 3 bin kişiye hizmet veriyoruz. Düşünün dünyanın en vasıfsız adamlarıyla en vasıflılara hizmet veriyoruz. Çok dikkatli olmalıyız. Benim ahçımın eline karısının elinden başka kadının eli değmemiş. 20’li yaşlardaki kızın ellerine veriyor ellerini... Garsonlarımızın da kendilerine güveni arttı, bakımlılar hep. Ben her toplantıya farklı görevleri olan kişileri alırım. Bulaşıkçıyı da alırım, çaycıyı da valeyi de. Onların da bu müessese için ne kadar önemli olduklarını anlatırım. Ben harika yemekler yapmışım, çaycı gelip masaya çayı küt diye saygısızca bırakırsa her şeye tuz biber eker. O şahane yemekler iyi yıkanmamış bir tabağa konulursa benim müşterim çatalını oynatmaz.
Dondurulmuş Türk yemekleri işine nasıl girdiniz?
1.5 yıl Ar-Ge çalışmalarımız sürdü. Çok deneme yapıldı. İzinler alındı. Çok lezzetli ve sağlıklı yemekler yaptık. Taze ürünler kullandığımız için sonuçlar çok iyi oldu. 3 aydır büyük süpermarketlerde, hipermarketlerde dondurulmuş Türk yemeklerimiz var. Daha çok yeni olmasına rağmen tuttu. Sonuçlardan çok memnunuz.
Kaç çeşit var?
9 çeşit ama çeşit sayısını artıracağız. 30 çeşit var elimizde ama henüz bunları hazırlamadık. Yavaş yavaş müşterilerin alışması lazım. Özellikle büyük şehirlerde günlük koşuşturma içinde yemek yapmaya zaman ayırmak çok zor. Artık hızlı tüketim, pratik yemekler tercih ediliyor. Ama bunun sağlıklı olması da önemli. Bu arada kendi damak zevkimizden olan yemekleri neden yemeyelim? Bu dondurulmuş ürünler annesinin mutfağından. Birçok süpermarketin mezelerini artık biz hazırlıyoruz.
Yurtdışından teklif yağıyor
Yurtdışına açılacak mısınız?
İtalya’dan, İran’dan, Yunanistan’dan, Almanya’dan, Dubai’den teklifler geldi. Ancak işlenmiş kırmızı et ticareti engelleniyor Türkiye’de. Yasak var. Et olarak çıkmıyor, mamul olarak çıkıyor. Ama zamanında bu düzenlenmemiş, şimdi yeni düzenlemeye ihtiyaç var. Şu anda ürettiğim yemekleri yurtdışına satamıyorum ve talep patlaması var. Oysa bunu kesinlikle yapmak lazım. Bu Türk yemeklerinin tanıtımı için de önemli. Bunu çözmek için bir yol buldum. Edirne’den bir saat uzakta Bulgaristan. Orada yapacağım yatırımı. Oradan da dünyaya satacağız. Üzüldüğüm nokta şu, Türkiye’de yatırım yapmak, Türkiye’de istihdam yaratmak isterdim. Bu iş bence kısa sürede hızla yayılacak. Hatta geçenlerde bir arkadaşım ’Makineler yapalım. Özellikle yurtlara yerleştirelim. Öğrenciler alsın, makinedeki mikrodalga ısıtıcıya versin, 10 dakikada yemeği hazır olsun’ dedi. Neden olmasın?
Ne kadarlık bir yatırım yaptınız?
İstanbul’da yemek fabrikası 10 milyon dolarlık bir yatırım. Bulgaristan’a o kadar gitmese de ona yakın tutar...
Psikolog desteği veriliyor
Psikolog da mı var burada?
Var. Baktım ailevi problemler ya da kişilikten kaynaklanan sorunlar işe yansıyor... Ben herkesi nasıl takip edeyim? Başta ’Ben deli miyim ne işim var psikologda?’ diyordu personelim, şimdi herkes sırada. Cinsel sorunlarını bile anlatıyorlar. 2 ayda bir Arif Verimli geliyor. Bir uzman da davranış biçimleri üzerine geliyor.
600 Gaziantepli kadın yöre yemeklerini kitapta tarif edecek
600 Gaziantepli kadına kitap yazdırıyormuşsunuz...
Evet. Bu beni çok heyecanlandıran bir proje. Gaziantep’in yemekleri meşhur ama unutulan yemek sayısı da çok. Ben hem şefim hem de işletmeci. Baktım ki 50-100 yıl önce yazılmış kitap yok. Gaziantep mutfağıyla anılıyor ama kitabı yok. Bu ayıp. 60-70 yaşındaki kadınları bulduk biz. Annelerinden, anneannelerinden bildikleri yemekleri yapmalarını istedik. Önce 4 kişilik ekip kurduk, araştırmalar yaptılar, 15 kişilik komisyon kurduk. Kadınların evlerine gidildi, sohbet edildi, yemekler yapıldı, hem fotoğraf çekildi hem de kameraya aldık. Ninelerin Antep şivesiyle anlattıkları yemek tarifleri de kayıt altına alındı. Doğrusu 1.500 kadınla yapıldı bu çalışma, kitapta 600 kadın ve tarif olacak. Ayrıca Gaziantep’te hangi mevsim ne çıkar gibi bilgiler de toplandı. Simit, otlar, peynir, fıstık vs... Hepsi harika bir kaynak oldu. Bence bu her bölgede yapılmalı. 4 ay sonra kitap çıkacak gibi.
Şenol Güneş dahil herkes bana ‘Batacaksın’ dedi
’Hayallerim vardı’ dediniz, neydi hayaliniz?
’Türkiye’nin en büyük restorancısı olacağım’ derdim. Herkes gülerdi. Önce Acıbadem’de, sonra Suadiye’de yer açtım. Büyüdük. Alışveriş merkezleri furyası oldu, alışveriş merkezlerinde açtım ama bunlar normal yerlerdi. Sonra bu Ataşehir’deki yer çıktı. Burası çok büyük, bana gelene kadar da herkese teklif edilmiş. Yeri tutacak gibi görünmemiş. Otobana çıktım, buraya uzaktan baktım, Kadıköy’e giden insanlar buradan geçiyor, yıllarca bu insanlara hizmet vermişim, ’Bu insanlar burayı görüp de gelmezse ben suya yazı yazmışım’ dedim. Ve burayı büyük hedefle açtım. Herkes bana ’Batacaksın’ dedi. Şenol Güneş bile ’Abi girme bu işe’ dedi. Başarı burada başladı.
Neydi onlar?
En iyi hizmeti vermek. Çocuk oyun odası var, çok büyük otopark var, hijyen konusu mükemmel, hizmet verenlerin elleri her mutfağa giriş çıkışta dezenfektandan geçiyor. Çocuk tuvaletlerimiz ayrı.
İZMİR VE ANKARA’DA SAHAN AÇACAĞIM
Kebabın Osmanlı mutfağında olmadığını öne sürenler var. Ne diyorsunuz bu yoruma?
Yanlış. Çok araştırdım. Osmanlı döneminde kebap var. Eti defne dalında pişiriyorlarmış, düşünün yaprağın tadı ete geçiyor. Patlıcan sapında pişirme tarifi de var.
2010 Kültür Başkent’i için bir projenin içinde misiniz?
Ne yazık ki hayır. Benim burada 8 restoranım var, biri bizi çağırmadı, ne yapılacak, gelenler nasıl ağırlanacak. Restoran sahipleri bu süreçten dışlandı, herkesi otellerde mi yedirip içerecekler?
Sahan restoranlarının sayısı artacak mı?
İzmir ve Ankara’da da Sahan açmayı planlıyorum.