Nereden nereye geldiler?
İşte bugünün patronlarının yükseliş hikâyesi...
P&G Türkiye CEO’su Saffet Karpat
Otobüs muavinliği yaptı
P&G dünyanın önde gelen şirketlerinden biri. Saffet Karpat şirketin hem Türkiye Genel Müdürü hem de Kafkasya, İsrail ve Orta Asya ülkelerinden sorumlu yardımcısı... Dünya devlerinden birinin başındaki isimlerden biri. Kendisiyle yıllar önce ilk röportajımı yaptığımda çok şaşırmıştım. Karpat’ın ofisi yok... Bir bilgisayarın başında, diğer tüm çalışanlarla aynı ortamda... Açık ofis ortamında... Gözlerim büyümüştü. Bu yüzden de Saffet Karpat’ı çok merak ettim. Karpat, Darüşşafaka Lisesi’nde okumuş. Babasız büyümüş. İstanbul Üniversitesi’nde işletme okuduktan sonra Lozan Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış. Genç yaşında P&G’ye giren Karpat lise yıllarında Varan şirketinin otobüslerinde muavinlik yapmış... Şimdi hayatının yüzde 70’i ofis dışında geçiyor... İşi gereği sürekli seyahatlerde... Ama tutkularından da vazgeçmiyor. Müzik yapıyor, gitar çalıyor, besteleri var. P&G çalışanlarıyla birlikte kurduğu “Fazla Mesai” adlı bir müzik grubu
da var.
DHL Express Türkiye Direktörü Michel Akavi
Kapalıçarşı’da çalışıyordu
Michel Akavi, Türkiye DHL’in başındaki isim. Levanten bir aileden geliyor. Anne İtalyan, babası Lübnan kökenli Fransız. Türkçe, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca’yı anadili gibi, Japonca ve Malezya dillerini de başlangıç seviyesinde bilen Michel Akavi de çocukluğunda hep çalışmış. Kapalıçarşı esnafı olan babasının yanında ticareti öğrenmiş. ‘Sıkı pazarlık’ yapmayı Kapalıçarşı’da öğrenen Akavi, Fransa’da üniversite eğitimi sırasında masraflarını karşılamak için anketörlük yapmış. Akavi bu tecrübeleri sayesinde öğrenciyken Kuzey Fransa’daki ilk pazarlama şirketi olan GEREP’i kurdu. Yurtdışı deneyimlerinden sonra Türkiye DHL’in başına geçti.
Fiba Holding’in patronu Hüsnü Özyeğin
Üniversitede Snackbar işletti
Hüsnü Özyeğin şimdilerde üniversitesinde ‘girişimcilik’ konusunda en iddialı projeleri yönetiyor. Çünkü kendisi de tam bir girişimcilik simgesi... Hüsnü Özyeğin de çalışmaya daha çocukken başlamış bir isim. Hep hem okumuş hem de çalışmış. İlkokuldayken dedesinin yanında çıraklık yapmış, Robert Kolej’de okurken de tercümanlık. Parlak bir öğrencilik geçmişi olan Özyeğin ilk işini de Harvard Üniversitesi’nde master yaparken kurmuş. Hafta sonları üniversitede snackbar işleten Özyeğin, şimdi hem çatısı altında topladığı şirketleriyle hem de yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleriyle adından sıkça söz ettiren bir işadamı. Banka müdürlüğünden banka sahipliğine ulaşan tam bir başarı öyküsü...
Twigy’nin patronu Sinan Öncel
Gençken iyi bir gazeteciydi
Terteks firmasının sahibi Twigy markasıyla biliyoruz Sinan Öncel’i. Askeri liseden sonra Hava Harp Okulu’nda eğitim almak istemiş ancak gözleri bozuk olduğu için Hava Harp Okulu’na devam edememiş. Üniversitede okurken bir dış ticaret firmasında çalışmaya başlamış. Dış ticaret şirketi ne getirdiyse onu satmış. Ayakkabıdan ilaca aklınıza gelecek farklı birçok ürünü pazarlamış. Bu arada kısa sürelik bir gazetecilik deneyimi de olmuş. Güneş Gazetesi’nde öğrenci muhabirliği de yapmış. Ve bu tecrübeleri sayesinde 23 yaşında Terteks firmasını kuran Öncel’in başarısının sırrı çalışkanlığında gizli. Şu anda Twigy’nin yanısıra birçok yabancı terlik markasının Türkiye temsilcisi. Son olarak Gisele Bündchen’ı Ipenema terliklerinin tanıtımı için Türkiye’ye getirdi.
Altur’un sahibi Abdurrahim Albayrak
Eskiden minibüs şoförüydü
Abdurrahim Albayrak, tanıdığım en sempatik işadamlarından biri. Altur’un sahibi. 8 bin araçlık bir filosu var. Hikâyesi de tam bir başarı öyküsü. Rizeli Albayrak genç yaşlarında babasının yanında çalışmaya başlamış. İlk işi bakkal çıraklığı. Her işi yapmış. İnşaatlarda çalışmış, briket toplamış. Çalışkanlığıyla çevresindeki herkesi hep şaşırtmış. Babası ondaki bu çalışkanlığı görünce oğlunun yaşını büyütüp onu Almanya’ya götürmüş. Albayrak’ın dünyası Almanya’ya adım attığında tamamen değişmiş. ‘Neredeyse her şeyi orada gördüm’ diyecek kadar... Türkiye’ye döndüğünde ise doğduğu topraklara dönmek yerine ekmek parası kazanacağı İstanbul’da çalışmaya başlamış. Minibüs şoförlüğü yapan Albayrak, kısa sürede çalışkanlığıyla minibüs sayısını 3’e çıkarmış. En temiz minibüsler onunmuş. Her sabah uyandığında minibüslerinin içini dışını tertemiz yaparmış. Ve birgün onu diğer minibüslerden ayıran bu özelliği sayesinde işadamlarının dikkatini çekmiş. Fabrikalarına servis arayan işadamlarından biri olan Cavit Çağlar, Albayrak’ı yanına çağırıp iş teklif etmiş... Ve Albayrak’ın servisçilik serüveni 1970’lerde başlamış. Altur, İstanbul’da 100 binin üzerinde öğrenciye hizmet veriyor. Albayrak hâlâ her sabah işinin başında... Tabii hepimiz onu Galatasaray sayesinde daha yakından tanıdık. Bir süre sarı-kırmızılı kulüpte yöneticilik de yapan Albayrak çok koyu bir Galatasaraylı...
Koton’un patronu Yılmaz Yılmaz
Emekli bir SAT komandosuydu
Koton Türkiye’nin gurur duyduğu markalardan biri. 2001 krizinden sonra hızla büyüyen Koton yurt dışında da başarılı bir şekilde mağazalaşan bir Türk markası. Yılmaz Yılmaz ve Gülden Yılmaz çiftinin kurduğu markanın temelleri 1989 yılında Kuzguncuk’ta küçücük bir butikte atıldı. Gülden Yılmaz öğretmendi, Yılmaz Yılmaz da SAT komandosu... Öğretmenliği bırakan Gülden Yılmaz mağazacılıkta başarılı oldu, onun bu başarısına destek de emekli olan eşi Yılmaz Yılmaz’dan geldi... Koton dünyanın önde gelen zincir mağazalarıyla yarışan bir marka oldu... 24 ülkede 270 Koton mağazası var.
Corvus Şarapları’nın sahibi Reşit Soley
“Mezarımda iki taş olacak, biri mimarın, diğeri şarapçının...”
Bilmem hatırlar mısınız, The Guardian gazetesi 2007 yılında farklı şarap yolculuklarını kaleme almış, ilk 10 isim arasında da Reşit Soley’e yer vermişti. Evet, şimdilerde Reşit Soley denildiğinde akla ilk gelen Corvus şarapları. Oysa Reşit Soley çok başarılı bir mimar aynı zamanda. Akbank, Garanti Bankası ve Turkcell gibi şirketlerin görsel kimliklerini oluşturan biri Reşit Soley. Birçok ünlü binaya ve birçok ünlü şirketin görsel kimliğine imza atan Soley, 2002’de mimarlık mesleğine nokta koyarak şarap üreticisi olup bu kez kendi markasını yarattı. 20 dönümlük küçük bir bağla yola çıktı, daha sonra Tekel fabrikasını alıp yeniledi. Soley, “Mezarımda iki taş olacak biri mimarın diğeri şarapçının” diyor.