Şampiy10
Magazin
Gündem

İtalya’da tasarlayıp Tunus’ta üretim yapan Karaca, diziler sayesinde krizde büyüdü

.

ABONE OL
Vatan Haber

YEMEK takımlarıyla televizyonda reyting rekorları kıran Yaprak Dökümü, Öyle Bir Geçer Zaman Ki gibi dizilerin sponsoru olan Karaca, kriz döneminde bile yüzde 45 büyüme gerçekleştiren bir şirket. Şirketin ikinci kuşak yöneticisi Fatih Karaca, agresif bir büyüme politikası izlediklerini, krize uygun setler çıkardıklarını ve en sevilen dizilere sponsor olarak kriz dönemini geçirdiklerini anlattı. Tasarıma ve markalaşmaya büyük önem verdiklerini de kaydeden Fatih Karaca, “Porselenlerin kalıpları ve desenleri de İtalya’daki bir tasarım firması tarafından yapılıyor. Tunus; İtalya, Fransa ve Türkiye üçgeninde üretim noktası” diye konuştu.

Fatih Karaca babası ve amcaları tarafından Eminönü’de temelleri atılan Karaca’nın ikinci kuşak genç temsilcisi. Bilkent Üniversitesi mezunu. İspanya’da işletme masterı yapmış. 2006 yılında Karaca’nın yönetimine girmiş. Onunla birlikte Karaca tanıtım atağına girdi ve kriz dönemini rekor büyüme oranlarıyla geçirdi, büyümeye de devam ediyor. Karaca denildiği anda akla ‘Her yılın modası Karaca’ sloganı gelir. Fatih Karaca, bu sloganın hayata nasıl geçtiğini uyguladıkları stratejilerle anlatıyor. Karaca bu yıl mağazalarının da konseptini değiştiriyor. KRC markasıyla açtıkları mağazalar eski Karaca mağazalarına hiç benzemiyor.

Krizde hızla büyümüşsünüz... İnsanlar evde daha çok zaman geçirip yemek takımlarını mı değiştirdiler? İnşaat sektöründeki hareketlilik, ev değiştiren aileler sizin işlerinizi de tetikledi mi?

Krizde büyüdük. Biz krizin tam ortasında 2008 yılında hızla büyümeyi başardık. Agresif bir pazarlama yöntemi izledik. Sizin söyledikleriniz de etkiledi. En çok izlenen dizilerin de sponsoruyuz...

Oraya geleceğim. Ne kadarlık bir büyümeden söz ediyorsunuz?

2008’de yüzde 45 büyüdük. Krizin olduğu dönemde uygun setler çıkardık. Yemek takımlarına setler ekledik. Tanıtım faaliyetlerini hiç kesmedik. Krizde herkes evde daha çok zaman geçirdi. Dediğim gibi dizileri izlediler. Bizi de gördüler. Reklam harcamalarımızı kısmayıp artırdık. Bizim mali yapımız iyiydi krizde. Altyapımız da iyiydi.

Babanız Karaca’nın kurucusu. Nasıl kurulmuş?

Eminönü’de babam ve kardeşleri tarafından züccaciyelikle başlamışlar. Yıl 1973.

Aslen nerelisiniz?

Malatyalıyız. 1973’ten 1998’e kadar Karaca markalaşmıyor, daha doğrusu üretime 1998 yılında başlanıyor.

O zamana kadar hiç mi üretim yok?

Var ama çelik üretimi. İstanbul’da çelik ağırlıklı üretim yapılıyor. O yıl yani 1998’de porselen üretimine geçilmek isteniyor. Denemeler yapılıyor. Porselenin hammaddesi Fransız Limoges...

O madde olmazsa olmuyor değil mi?

Aynen. Sonuçta büyüklerimiz arayışa giriyor. Hammaddeyi Fransa’dan alıyorlar ama üretim konusunda yer arayışı sürüyor. Tunus’ta bir fabrika bulunuyor ve fabrika satın alınıyor.

Maliyeti çok fazla olmuyor mu? Halen de böyle mi devam ediyor?

Evet. Ama Karaca asla kaliteden ödün vermiyor. İyi kalitede porselen üretiminde iddialı. Ve aslında bir nokta daha var. Porselenlerin kalıpları ve desenleri de İtalya’daki bir tasarım firması tarafından yapılıyor. Tunus İtalya, Fransa ve Türkiye üçgeninde üretim noktası. Karaca’nın tüm ürünlerinin tasarımı halen İtalya’da yapılır.

Türkiye’de kaç noktada satılıyor Karaca ürünleri?

42 mağazamız var. Sayısı hızla artacak. Ayrıca 1.500 noktada satışlarımız yapılıyor.

Mağazaların çoğu AVM’lerde sanırım?

Evet. Açmaya devam ediyoruz.

İhracatınız var mı? Yurtdışı mağazalarınız var mı?

15 noktada var Karaca yurtdışında. 15 mağazamız oldu. Bu sayıyı da artıracağız. Bakü, Ukrayna, Türk Cumhuriyetleri, İngiltere, Almanya ve Rusya’da mağazalarımız oldu.

Siz 2006 yılında babanızın şirketine geldiğinizde ilk olarak ne yaptınız?

Geldiğimde yönetici olmadım. Şirketin farklı departmanlarında çalıştım. 2 aylık süreler içinde farklı departmanlarda hem personeli tanıdım hem de işin işleyişi üzerine deneyimlerim oldu.

Ne gibi işler yaptınız?

Her bölümde çalıştım. Örneğin kapıya teslimat yapan ekibimiz var. Müşteriye ürünleri götürüyor. O bölümde çalıştım. Çok yararını gördüm. Şimdi o günlere geri dönemem ama edindiğim deneyimler sayesinde çok farklı bakabiliyorum karşılaştığımız sorunlara.

2006 yılında tanıtıma ağırlık verdik dediniz röportajın başında...

Evet. Benim getirdiğim farklılıklardan biri bu oldu. Ailemin büyükleri de tam destek verdi. Reklama ağırlık verdik. Dizi ve programlara sponsor olmaya başladık. Ben perakendecilik ve pazarlamadan sorumlu yönetim kurulu üyesiyim. Biraz geçmişe gidersek, bundan 20 yıl önce porselen lükstü birçok aile için. Karaca, Türkiye’de porseleni evlere sokmuş markadır. Uzun yıllar tanıtım yapmadan büyümüştür. Son dönemde yaptığımız tanıtımla da katlanarak büyüdük. Burada babamların altyapıyı çok sağlam kurmasının etkisi tartışmasız çok büyük.

Siz en çok yemek takımı mı satıyorsunuz?

Evet, yemek takımı satıyoruz.

Yılda kaç adet satıyorsunuz?

100 bin yemek takımı üretiyoruz. 84 parça en az. 8.4 milyon porselen satıyoruz diyebiliriz. Ancak yemek takımı dışında da üretimlerimiz var.

Eskiden birbirine benzerdi yemek takımları, bizlerin çocukluğunda evlerde benzer ürünler olurdu. Şimdi çok farklı, tasarımlar ön plana çıktı...

Son dönemde değişti zevkler. Bu arada biz eskiden bir desen çıkarırdık 5-6 yıl giderdi. Şimdi 1 en fazla 1.5 yıl. Biz aynı desenleri de yapıyoruz ama sürekli de yeniliyoruz. Her ay 2-3 yeni model ekliyoruz. Tekstildeki trendler bize yansıyor. Rüzgar Amerika’dan hızla geliyor.

Made in Turkey porselen markası olarak biliniyor mu?

Bazı ülkelerde Türk ürünü demek kalite demek. Tekstilcilerin iyi tanıtımı etkili oldu birçok ülkede. Arap devletleri, Rusya ve Türk Cumhuriyetleri’nde Türk ürünü kalite demek. Bunun avantajlarını biz de yaşıyoruz. Kültürünüzü ihraç edince de önünüz açılıyor.

BABAMDAN SABRI ÖĞRENDİM

Siz tek çocuk musunuz?


İki kardeşim var. Biri liseye gidiyor. Biri Tokyo’da üniversitede okuyor. Farklı bir şey yapmak isterlerse de saygı duyacağız.

İkinci kuşak olmak size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

Yurtdışındaki şirketleri kıyasladığımızda bizde şirketlerin ömrü kısa oluyor. Avrupa’da bu işi doğru yapıyorlar. Japonya’da 600 yıllık şirketler var. Ben ikinci neslin temsilcisiyim. Aile bana güven duydu, sorumluluk verdi. Ben şirketi daha çok profesyonelleştirmeye çalıştım. Kurumsallaşmaya yatırım yapmak lazım. Biz kurumsallaştırırsak şirket yaşar...

Babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Sabır. Gençler genelde sabırsız. Hemen sonuç almak istiyor. Babam yapılan yatırımların sonucunu sabırla beklememi söyler hep.

Çocukken babanız size işe götürür müydü?

Ben kendimi bildiğimden beri işe giderim. İlk ne zaman olduğunu hatırlamıyorum. Üniversite dönemimde tüm yurtdışı fuarlarına katıldım.

İş dışında ne yaparsınız? Hobileriniz var mı?

İşim icabı çok geziyorum. Trendleri takip ediyorum. Fuarlara katılıyorum. Paris’te bir yere gideceksem, mutlaka en iyi restoranlarına giderim, neyi ünlüyse oraları gezmeye bayılırım. 3 aylık bir oğlum var, şu andaki en büyük heyecanım da oğlum.

‘Yemekteyiz’ insanlara sofra kurmayı öğretti

Siz Yemekteyiz programının da sponsorusunuz. Çok eleştirilen bir program değil mi aynı zamanda?


Yemekteyiz programı kavgalarıyla eleştirilse de insanlara sofra kurmayı öğretti. Çatal bıçak nereye konur, hangi yemekte nasıl tabak kullanılır bunları öğrendiler. Biz göndermiyoruz ama çoğu Karaca. Bakıyoruz katılımcılar da Karaca’yı tercih ediyor.

Dizilerden bahsediyorsunuz....

2007’de dizi sponsorluklarına başladık. Başlarken marka araştırmaları yaptırdık. Bizim araştırmalarımızda dinamik, genç ve kaliteli çıktık.

Sizin müşterileriniz kadınlardır herhalde?

Evet, biz genelde kadınlara satış yapıyoruz. Kadın programlara yöneldik. Yaprak Dökümü, Öyle Bir Geçer Zaman ki gibi en çok reyting alan dizilerin sponsoruyuz. Başında biz de bilmiyorduk bu dizilerin tutacağını. Yaprak Dökümü reyting rekorları kıran bir dizi. Popüler hale gelmeden önce biz sponsor olduk. Aile dizisi sponsor olduğumuz diziler. Devamlılık sağlayan diziler bunlar. Sponsorluk da devamlılık istiyor. Ayrıca Türkiye’deki kanalları çok fazla ülke izliyor. Yurtdışında da takip ediliyor. Mesela biz İran’a yeni ihracat yaptık ama özel bir çalışma yapmamıza gerek kalmadı. Zaten biliniyordu Karaca.

En çok satan ürün ‘Türk lalesi’

Tamamen İtalyan tasarımcılarla mı çalışıyorsunuz?


İtalya’da bir tasarım ofisiyle çalışıyoruz. Çok memnunuz onlardan. Am Türk tasarımcılarımız da var. Mesela en çok satan desenimiz 1606-1607 Türk Lalesi modeli. 2 yıl çalışıldı bu tasarım üzerine. Sonuçta en çok satışı da bu ürünlerle yaptık.

En çok hangi dönemlerde satış yapıyorsunuz?

Biz Haziran ve Eylül döneminde çok satış yapıyoruz. Evlilik, düğün dönemlerinde satışlarımız artıyor. Artık kimse çeyizine birşeyler almıyor, düğün tarihi belli olunca alışveriş yapıyorlar. Yeni evliler en iyi müşterilerimiz.

Rakipleriniz arasındaki durumunuz nedir?

3 ana ürün grubumuz var. Çatal bıçak grubu, tencere grubu ve yemek takımları. Üçünde de Türkiye’de ilk 3’teyiz. Tencere grubunda 3’üncü olan firma da Emsan o da bizim şirketimiz. Emsan markası da bizim. Profesyonel ekipler tarafından yürütülüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Haliç bölgesinin dönüşümüne talip
  2. Haliçport için ‘Helal olsun’ diyecekler
  3. Ar-Ge’ye yılda 300 milyon $ harcıyor
  4. Mobilyada 45 ülkeye ‘Derin’ imzasını attı
  5. İspanya’da vernik üretip Avrupa’yı cilalayacak
  6. Şahenk’in yatırımları bizim değerimizi artırdı
  7. Teknoloji seviyesindeki artış kadınlara yarıyor
  8. Çelebi ‘servis’ini Suudi Arabistan’a taşıyacak
  9. Çeşme turizmine ‘Arapsaçı’ dopingi
  10. Çağdaş sanat piyasamız Cezanne tablosu etmiyor!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.