IMF’siz yürüme kararı endişe yarattı, seçimden sonra yeni vergiler, zamlar gelebilir
.
Hükümetİn IMF’siz yola devam kararını değerlendiren Anadolu Grubu’nun Başkanı Tuncay Özilhan, endişelerini dile getirdi: IMF ile anlaşma yapılarak 25 milyar dolar alınabilir, yatırımı teşvik ederek Türkiye’nin yüzde 4 değil yüzde 6 büyümesi hedeflenebilirdi. ’Belediyelerde yapılan harcamaların kısıtlanmasını istedi IMF, biz istemiyoruz’ dediler. Şimdi, ’Acaba belediyelerdeki harcamalar artacak ve mali disiplin bozulacak mı?’ endişemiz var. Belediye harcamaları, cari açık olacaksa Türkiye daha sıkıntılı döneme gidebilir. İlave zamlar, vergiler gelir
Sağlıktan gıdaya, enerjiden otomotive farklı alanlarda yatırımları olan, 14 ülkede 45 fabrikası ve 25 bin çalışanı bulunan Anadolu Grubu kriz ortamında yeni yatırımlarla gündemde. Anadolu Grubu’nun Başkanı Tuncay Özilhan’la öncelikle enerji yatırımlarını konuşmak için buluştuk. Kendisiyle krizin çıktığı dönemde yaptığım röportajda, “Temkinli ve dikkatliyiz” mesajını vermiş, iyileşmenin de 2010’da başlayacağını söylemişti. 2010’u yeni hedeflerle karşılayan Özilhan, 3-4 yıl içinde hayata geçecek enerji yatırımlarını heyecanla anlatıyor, Türkiye’de Efes’le beklentisi çok yüksek değil ama yurtdışında Efes hızla büyüyor. Biliyorsunuz, Rusya’da pazar payı yüzde 10 oldu. Komili marka zeytinyağıyla da iç pazarda büyüme kaydettiklerini belirten Özilhan, bira gibi zeytinyağında da uluslararası bir marka yaratmayı hedefliyor.
* Sizinle son yaptığım röportajda “2010’dan itibaren büyümeyi konuşabiliriz. 2009 zor bir yıl olacak, grup olarak dikkatli ve tedbirli olacağız. Hükümetin de önlemler alması gerekir” demiştiniz... 2009’u nasıl geçirdiniz?
2009 zor bir yıldı....
* Kayıp yıl diyenler var, kayıp der misiniz siz de?
Ekonominiz yüzde 5.5 civarında küçüldüyse, işsizlik yüzde 14-15 oranına geldiyse ki bu sayı tartışılır bir sayı. Hesaplanırken içine ne giriyor ne girmiyor diye baktığınızda, ben yalnızca bu hükümet döneminde değil daha önceden de işsizliğin daha büyük oranda olduğunu tahmin ediyorum. İşsizlik çok yüksek... İşsizlik rakamlarına bakınca kayıp bir yıl. Yurtdışına baktığımızda da birçok ülke için kayıp yıl. Ayrıca duruma bakarken finans sektörü açısından ve reel sektör açısından bakmak lazım. Türkiye’yi biraz rahatlatan finans sektöründeki sağlam yapı. Hepimizin bildiği nedenlerle 2001 krizinden sonra finans sektörü yeniden yapılandı, bankaların iyi denetimi sayesinde bu krizden finans sektörü yara almadan geçti. Bir, iki bankanın ayağı takılsaydı Türkiye daha büyük bir krizle karşı karşıya kalırdı. Bu dolayısıyla krizi daha az hissetmemizi sağladı.
* Reel sektörde ise tam aksi bir durum var. Grubunuzun çatısı altında otomotiv de var içecek de... Tüketici alışkanlıklarındaki değişimi farklı sektörlerden değerlendirme olanağınız var... İyileşme başladı mı?
Sizin sorduğunuz soruda da gizli, sektörler arasında çok büyük farklar var. Otomotiv sektörü özellikle de ticari vasıta satışları krizden çok etkilendi. ÖTV avantajıyla binek oto stokları eridi, üretim devam etti. Bir takım sektörler var; otomotiv yüzde 50 düştü, gıda sektörü yüzde 3 düştü. En çok etkilenen sektörlerden biri de inşaat sektörü, çok önemli sıkıntılar içine girdiler. İnşaat sektörü çok farklı sektörleri etkiliyor; demir, çelik, mobilya... KOBİ’ler de çok etkilendi. Bankaların problemli kredilerine bakınca KOBİ’lerde sorunlar olduğunu görüyorsunuz. Bu arada turizm beklenenden daha iyi bir performans gösterdi. 2001 krizinden sonra ilk defa bu kadar büyük sıkıntı oldu. Yunanistan ve İspanya hatta İtalya ve Portekiz gibi ülkeler de çok etkilendi. Onların finans sektörü de etkilendi. Çok sıkıntı çekiyorlar. Onlarla mukayese edince Türkiye daha az yarayla krizden geçiyor, diyebiliriz.
* Hükümetin IMF’siz yürüme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kararı siyasi buluyor musunuz? Çünkü seçim yaklaşıyor...
Türkiye, IMF ile görüşmeleri durdurdu. IMF’den 25 milyar dolar alınıp bir yeni yatırım stratejisiyle, yatırımı teşvik ederek Türkiye’nin yüzde 4 değil yüzde 6 büyümesi hedeflenebilirdi. Türkiye’de bu fonlar kullanılabilirdi. Çar çur etmeden, Türkiye’de yüksek katma değer yaratan sektörlere yatırım yapılabilirdi. Türkiye çok büyük ara mal ithal ediyor, üretimi düşük ara malların. Yatırım yapılabilirdi bu konuda, bunlar üretime dönüşse cari açıkta da küçülme olurdu. Tarım da önemli istihdam yaratıyor. Tarıma yönelik yeni yatırımlar yapılabilir. Ayrıca herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil, meslek liselerine ağırlık verilebilir... Bunları biz de farklı çevreler de yıllardır çok söylüyoruz ama yapılmıyor. Strateji olarak masaya konulmuyor. Sanırım mikro çalışmalar olarak görülüyor bunlar, hayata geçmiyor. Birçok ülke ekonomiyi canlandırmak için paketler uyguladı. Disiplinli davranıyorlar, oluyor.
* Son 5-6 yılda uyguladığı programla hızla yükselen Brezilya var örneğin...
Brezilya müthiş. Avrupa’da da kriz sonrası uygulamalar oldu. Türkiye’nin kaynakları kıt, mali disiplinini de kaybetme riski olduğu için bir şey yapılamadı.
Belediye harcamaları etkiledi
* Biraz önce siyasi mi IMF’siz yürüme kararı diye sormuştum...
Olabilir. Seçim geliyor. Başbakanımız da, Ekonomiden Sorumlu Bakan da açıkladı. “Belediyelerde yapılan harcamaların kısıtlanmasını istedi IMF yetkilileri, biz bunu istemiyoruz” dediler. Bizi şimdi şu korku alıyor, “Acaba önümüzdeki dönemde belediyelerdeki harcamalar artacak ve dolayısıyla mali disiplin bozulacak mı?” Seçimlerden sonra Türkiye üzerine kambur gelebilir. Cari açık artarsa Türkiye’nin fonlara ihtiyacı olacak, o zaman IMF’ye ihtiyaç olacak. Eğer mali disiplin tutulacak, bu seçim olsa bile popülist politika izlenmeyecek, Türkiye yorganına göre ayağını uzatacaksa bu tartışılmaz takdir edilecek bir politika. Hep beraber buna destek olur buradan geçeriz. Belediye harcamaları olacak, cari açık olacaksa Türkiye daha sıkıntılı döneme gidebilir. İlave zamlar, vergiler gelir... Bunlar seçimden sonraya kalacak... Göreceğiz.
* Türkiye’nin enerji tüketimi ve ithalatı artıyor. Dışa bağımlıyız bu alanda. Mevcut enerji kaynaklarımızı da verimli kullanamıyoruz. Siz grup olarak ne zaman enerji yatırımı yapmaya karar verdiniz?
2003 yılıydı, “Enerji grubumuzda içecekten sonra ikinci sektör olmalı” dedik. 2004 yılından beri üretimleri ve talepleri gördük, inceledik. Önümüzdeki dönemde Türkiye’de enerji talebi karşılamayacak. Hükümet özel sektörün yatırım yapması için kamuyu çekti, ’Özel sektör eliyle büyüyeceğiz’ dediler. Son kriz olmasaydı, ekonomi bu trendle büyüseydi Türkiye enerji açığıyla kalacaktı. Sanayide düştü kullanım ve kriz olmadı. Büyüme trendi artınca enerji açığı ortaya çıkacak. 2008 yılında ekonomi iyi giderken yaz aylarında tam kapasite kullanıldı, açık verilmeden geçti. Masa başındaki sorumluların anlattıklarına göre konuşuyorum, iyi planlamayla 2008 yazını limitte geçirdik. 2009 kriz yılı oldu, kapasite kullanımları düştü ve problemsiz geçti. Yeni kapasite ilave olmadığı takdirde 2011-2012’de enerji darboğazına girilebilir. Zaman kaybetmemek lazım. Her yıl Türkiye 10 milyar dolarlık yatırımı yaparsa 10 yıl sonra iyi bir duruma gelir.
* Gerze’de yatırım yapıyorsunuz...
Bizim Gerze’deki proje 1.5 milyar dolarlık yatırım. Büyük gruplar yatırım yapmalı, devlet özel sektörün önünü açmalı, akarsulardaki küçük projeler de yapılmalı, lisansı alınmış yapılmayan çok proje var. Bakanlık bir plan koydu ortaya ama özel sektörün önü açılmalı. Yabancı ilgisi de var. 2008’den evvel yabancı yatırımcıların ilgisi hayli yüksekti. Kriz çok etkiledi enerji yatırımlarını. Birçok şirket geri adım attı. Önümüzdeki dönemde yine gelirler diye düşünüyorum. Türkiye bu sorunu 2012-2013 yılından itibaren çözer.
* Siz de daha önceden “Bazı yatırımları erteleyeceğiz” demiştiniz...
Altyapımız hazırdı, bilgi birikimimiz ve teknolojimiz de hazır. Yüzde 30 özkaynağımız, kredi imkanlarımız da hazır. 1.5 milyar dolarlık proje için ödemeyi 4 yılda yapacağız. Bu şu anlama geliyor, her yıl 100 milyon dolar koyacağız. Fonlar da buna paralel olacak. 4 yılda devreye girecek termik santral. 1.200 megawatt güçte olacak.
* Bu Türkiye’nin ne kadarlık bir enerji ihtiyacını karşılayacak?
Yüzde 3 civarında... Biz buraya yabancı ortak da bulabiliriz, dünya yolunu bulduğunda...
* Enerjide başka yatırımlarınız da var...
Evet. Gürcistan’da 90 Megawatt’lık 150 milyon dolarlık projemiz var. Bu da 3.5 yıl sonra sonlanacak. İlk defa bir Türk firması yurtdışında enerji üretip Türkiye’ye satacak. Orada da hidroelektrik santrali kuruyoruz. Gürcistan’da Paravani diye bir bölge. 70 kilometrelik bir hatla Türkiye’ye bağlanacak. Her yıl 3 ay Gürcistan’a 9 ay da Türkiye’ye elektrik satacağız. Bir de Aslancık Barajı projemiz var. 200 milyon dolarlık yatırım Doğan ve Doğuş grupları ile birlikteyiz. 3 enerji projemiz var.
Bira satışları düşmüyor ama artmıyor da
* Efes Türkiye Genel Müdürü’yle Şanlıurfa’ya gittik. Orada sohbetimiz sırasında Türkiye’de son bir yılda 17 bin satış noktasının kapandığını öğrendik. Mahalle baskısı yorumunu dile getirdik... Siz Rusya’da, İran’da (alkolsüz), Almanya’da ve Türkiye’de birada büyük oyuncusunuz. Türkiye’deki durumu siz nasıl yorumluyorsunuz?
Evet, 17 bin satış noktası kapandı. Büyük marketler açıldıkça bakkallar kapandı. Bakkallar yaşamayacak duruma geldi. Bu etkiledi bizi. Ayrıca yeni yer de açılamıyor. Bakkallar cirolarının büyük bölümünü içki ve sigaradan yapıyor. Yüzde 60-70’ini bunlardan sağlıyorlar cirolarının. Mahalleden içkiye karşı tutum olunca bakkal içki satamıyor, bakkalın geliri düşüyor. Alkollü içecek bazı yerler de tüketilemez, okulların, ibadethanelerin yakınında satış yapılamaz. Buna biz de Efes olarak dikkat ediyoruz. Bunun dışında da bazı yerlerde alkollü içkiye karşı bir duruş olduğunda, orada yer açmak isteyenler bundan vazgeçiyor. Türkiye’de bira satışları düşmüyor ama büyümüyor.
* Nüfus artıyor, satışlar artmıyor...
Evet. Yılda kişi başına 11-12 litre bira tüketiyoruz. Alman 100-110 litre, Belçikalı 90-100 litre tüketiyor. Avrupa ülkeleri bizden 10 kat fazla bira tüketiyor. Rusya’da da bira tüketimi artıyor. Türkiye’de pür alkol tüketimi 1.1 litre. Avrupa’da 8.4, Rusya’da 18 litre. Türkiye’de bira tüketimi de düşük, alkol tüketimi de düşük. Bence, Türkiye’de alkolizm tehlikesi yok.
Komili’yi Efes gibi uluslararası marka yapacağız
* Kırlangıç markasıyla zeytinyağı işine girdiniz, geçen yıl da Komili’yi aldınız... Siz Efes ile Türkiye dışında da bir marka yarattınız. Avrupa ve Rusya, Türk birasıyla tanıştı. Zeytinyağında da böyle bir hedefiniz var mı? Bir Türk zeytinyağı markasını yurtdışında görebilecek miyiz?
Türkiye’de yılda kişi başına 1 litre zeytinyağı tüketiliyor. Sağlıklı yaşam biçimi, medyanın bilgilendirmesi zeytinyağı tüketimi açısından önemli oldu. Büyük gruplar girdi bu pazara. Kalite arttı. Önümüzdeki dönemde Türkiye önemli zeytinyağı üreticisi haline geldi. Yeni zeytin ağacı ekimleri artırıldı. 3 sene sonra Türkiye İspanya ve İtalya’dan sonra üçüncü pozisyona gelebilir. İhracat potansiyeli ortaya çıkacak. Komili olarak sektörün üçte birini üreten ve satan bir durumdayız. Hem zeytin üretimi hem de sıkılması ve tüketilmesiyle ilgili birtakım çalışmalar yapacağız. Şu anda ihracatımız yok. Buradan bant götürüp İtalya’da marka yapıyorlar, bunu da biliyoruz. Kâr oraya gidiyor. Biz de marka yaratacağız, emin adımlarla ilerliyoruz.
2010’da işsizlik artacak bu yatırım hızıyla gençlere iş bulmak zor
* Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıkladığı büyüme rakamlarını gördük. Sizin 2010 beklentinizle örtüşüyor mu?
Bence de Türkiye önümüzdeki yıl yüzde 3.5 civarında büyür. Katılıyorum Sayın Babacan’a. Ama bazı düşük. 2009’da yüzde 6’lık küçülme üzerine yüzde 4 büyüyorsunuz. Yani reel büyüme görülmeyecek.
* Yani işsizler ordusuna yeni katılımlar hızla devam edecek...
Evet, işsizlik düşmeyecek. Yatırımlar yavaşladı, yatırım trendi düştü. 700-800 bin genç her yıl iş piyasasına giriyor. Bu yatırım temposuyla bu gençlere iş bulmak çok zor. Ne yazık ki işsizlik stokları artacak gibi. 2009’a göre 2010’da da artacak işsizlik. Dünya yüzde 5-6 büyüse, ancak o zaman stok artmaz. Ama bu büyüme trendiyle zor. Ayrıca Türkiye’de genç nüfus çok fazla.