Şampiy10
Magazin
Gündem

İç mimarla müşterisinin ilişkisi evlilik ilişkisine benzer

A Mimarlık’ın kurucusu Burnaz: Yaşadığım aşkla değil yaptığım işlerler anılmak istiyorum

ABONE OL
Vatan Haber

A Mimarlık’ın kurucusu Abdullah Burnaz ile son yaptığı mekanlardan Sortie’de buluştuk.
39 yaşındaki iç mimar Abdullah Burnaz 25 metrekarelik mekanlarda seramik döşeyerek işe başlamış bir isim. Şimdilerde yurt dışında başarılı işlere imza atıyor. Bittiğinde Avrupa’nın en büyük göz hastanesi olacak Romanya’daki hastane ona emanet edilmiş. Tiran’da yüzen bir gece kulübü yapıyor... Kiev’de üstü açılan bir kulüpte de onun imzası var. Son aylarda Selin Denizli’yle yaşadığı ilişkiyle adını magazin sayfalarında gördüğümüz Abdullah Burnaz, “İşimle anılmak isterim özel hayatımla değil” diyor. Röportaj sırasında yanımızda Selin de vardı. Mayıs ayında başlayan ilişkileri dolu dizgin devam ediyor. Bize de onlara mutluluklar dilemek düşer...

* KA Mimarlık’ı 1998 yılında kurmuşsunuz... Önceleri mağazalar yapıyormuşsunuz... Şimdilerde farklı mekanlarda imzanız var. Nereden nereye geldiniz?

1998 yılında bir ortağımla birlikte kurduk şirketi ama daha sonra ayrıldık. K harfi onun adından geliyor. İlk dönemlerde küçücük mağazaların iç mimari tasarımlarını üstlendim.

* Mimarlık hayaliniz miydi?

Çocukluğumdan beri hayalim mimar olmaktı. Lisedeyken sehpa yapardım.

* Eğitimini aldınız mı?

Girit kökenliyim. İstanbul’da doğup büyüdüm. Üniversite sınavına hazırlanırken tüm tercihlerim mimarlıktı ama kazanamadım. Bilkent Üniversitesi yeni kurulmuştu, üç ay ders aldım. Daha sonra yetenek sınavıyla Bilkent İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’ne girdim.

* Hayalinizin peşini bırakmamışsınız...

Mimarlık bir hayat duruşu, yaşam biçimi. Ben bunu çok istedim ve hayatımı mimarlık üzerine kurdum. Mimarlığı da hayatınıza göre yaşamanız gerekiyor sonuçta...

İlk yaptığım iş 25 metrekarelik bir mağazaydı

* Yaptığınız ilk iş neydi?

Kendi adıma yaptığım ilk iş Kadıköy’de 25 metrekare mağazaydı. Ellerimle döşedim her şeyi. Şansa inanıyorum. İlk etapta mağaza işleri yaptım. Kulaktan kulağa yani insanlar yaptığım yerleri beğendikçe işim de gelişti.

* Mağazalardan sonra evler, restoranlar mı girdi hayatınıza?

2001 krizinden sonra evlere, villlara döndük. 5 senedir de restoran ve mekan işleri geliyor. Son dönemde Black, Biber, Sortie arka arkaya geldi. Kriz döneminde özellikle 2001 krizinde ticari yatırımlar kesilmişti. Kimse ne olacağını bilmiyordu. Sonrasında evlerindeki hayatları güzelleştirmek istediler.

* Son zamanlarda insanlar daha çok evde zaman geçiriyor diyenler var, buna katılıyor musunuz?

Belli bir gelir grubu evindeki güzellikleri, konforu artırdı. İnsanlar son zamanlarda daha çok evde zaman geçiriyorlar. Ayrıca home ofise dönenler de oldu.

* İşinizin bir yanı sanat, yaratıcılık... Bir yanında da müşteri talepleri var... Başarılı olmak için ne yapmak gerekiyor?

Psikolog olmanız lazım. İç mimarlar aynı zamanda iyi birer psikolog olmalı. İnsan psikolojisinden mutlaka anlamalı. Ben size baktığımda evinizin nasıl olduğunu hayal etmem lazım.

* Bunu ne kadar zamanda yapabilirsiniz?

Bir iki görüşmede... Bu bizim işimiz.

* Nasıl talepler geliyor size?

Son 5-6 yıldır teknolojinin inanılmaz gelişimiyle burada otururken Tayland’taki otelin iç mimarisinin nasıl yapıldığını görebiliyorsunuz. Bu bizim işimizi zorlaştırdı. Daha fazla görmek, bilgilenmek zorundayız. Çünkü herkes farklı şeyleri artık daha kolay görüyor. Geri dönüp baktığınızda her müşterinin talebi farklıdır ve hepsinin kendine ait bir tarzı vardır. Ben 39 yaşındayım, karşıma gelenlerin hemen hemen hepsi hayatlarında bir yere gelmiş insanlar.

Sizinle iki toplantı yapsam, ne istediğinizi çözerim

* İç mimari lüks mü sizce?

Evet, sonuçta iç mimari bir lükstür. Karşınızdaki müşterinizin hem zevki vardır hem de ticari kafası. Her müşterinin memnuniyeti farklı olur. Müşteriyi tanıyıp onun isteklerine yanıt vermelisiniz. Bu yanıtı vermek de sizin hayat tarzınızla, iç mimarınızın gustosu ve hayat tarzıyla paraleldir. Bana çok klasik seven de gelir, modernizmin dibinden etkilenmiş insan da gelir. Gelen insanı kendinize benzetmelisiniz.

* Bu nasıl olacak. İmzanızı siz atıyorsunuz ama müşterinin talebi, beğenileri de yok mu?

Orada en önemli nokta karşınızdaki müşterinizin kendi isteği yapılıyormuş gibi hissetmesi ve aslında kendi isteğinizi yapmanızdır. Bu hayat tarzı olunca zor değil. Bir insan gelip size her şeyiyle beklentilerini anlattıktan ve bazı şeyleri size bıraktıktan sonra onun istedikleriyle sizin istediklerinizi paralelleştirmelisiniz. Yani karşınızdakinin beklentileri mutlaka vardır ve siz bu beklentiler karşızında nerede durduğunuzu göstereceksiniz. Onu anlayacaksınız, işin içine kendinizi katacaksınız.

* İkili ilişkiler gibi anlattınız...

Bu evlilikte de öyle, sevgililikte de öyle. İç mimarla müşterisinin ilişkisi evlilik ilişkisine benzer... Her müşterinizde tatlı tatlı tartışmalar olur. Mesela, sizinle tek başıma çalışsam, iki üç toplantıdan sonra sizinle bir daha konuşmama gerek kalmaz. Ama genelde yaptığımız mekanlarda ortaklar oluyor, eşler, çocuklar oluyor. Bunların tümünü idare etmek gerekiyor.

* İşin başında balayı yaşayan ama bu dönemin çok kısa sürdüğü mimar müşteri ilişkileri vardır...

Benim bugüne kadar işimi yarım bırakıp gittiğim olmadı. Başladığım her işi bitirdim. Bu konuda alçakgönüllü davranamayacağım. Benimle ilgili bir arkadaşınıza bir şey sorduğunuzda her zaman iyi şeyler söyleyecektir.
Burayı Abdullah yapmış diyemezsiniz, çünkü tekrara düşmem.

* İmza attığınız tasarımların belirgin özellikleri neler? Ben bu işin uzmanı değilim ama bazı mimarların yaptığı evleri “Burayı bilmem kim yapmış” diyebiliyorum... Ya da şu isme benziyor yorumunu yapabiliyorum...
Benim için der misiniz?

Diyemem. Diyemeyeceksiniz de. O zaman klasikleşmiş olurum. Biz her zaman kendimizi geliştirmeliyiz. Her yerde tekrara düşmemeliyiz. Bu iş cesaret işi. Karşınızdakileri de cesaretlendirip yürümelisiniz. “Burayı Abdullah yaptırdı” demeniz zor ama benim kendimle ilgili alt yapıda olmazsa olmazlarım var. Örneğin aydınlatmada ya da fonksiyonlarda kullandığım şeyler vardır, bunu da meslekten insanlar anlar.

* Çoğu mimarın takıntıları oluyor. Sizin?

Ben sizinle röportaj yaparken kafam şuradaki perdenin kenarına takık. Orada bir şeyi yanlış yapmışlar. Bizim işimiz bu. En fenası da bizim yaptığımız mekanlara bazen daha sonradan eklentiler yapmak zorunda kalıyorlar. Perdedeki kayış bile rahatsız edici olabiliyor. Bir mekana girdiğinizde orası size bütünlüğüyle güzel gelir. Bizim işimiz de evet, ayrıntılarda gizli.

* Yazlık mekanlar mı yapıyorsunuz son zamanlarda?

Kemer’de 3500 metrekarelik bir gece kulübü yaptım ve Bodrum’da Bianca’nın konseptini verdim. Ayrıca Gardens Of Babylon’u yaptım. Yazlık mekan çok var ama kışlıklar da var...

* Sanırım Kiev’de bir projeniz var...
Kiev’de yüzen gece kulübü yaptım. Kar yağarken üstü açılıyor.

Avrupa’nın en büyük göz hastanesini yapıyorum

* Farklı mekanlar var mı şu anda yaptığınız?

Bir göz hastanesi yapıyoruz. Hastane aslında eski bir rehabilitasyon merkezi. Romanya’da. Yeni sahipleri orayı göz hastanesi yapıyor. Ben de onlara konsept projeyi verdim. Şimdi komple yıkıldı. Gecelik kalmalı odaları da var. 6 bin metrekare. Şu anda Avrupa’da tek. Bir ay kadar sonra açılacak inşallah.

* Tiran’da yeni bir yer yapıyormuşsunuz...

Tiran’da da kulüp yapıyoruz, 5 bin metrekare. Sortie’ye geldi oranın sahipleri ve “Biz de Tiran’da bunun gibi bir yer istiyoruz” dediler. Şimdi orada da çok güzel bir mekan yapıyoruz.

* İş yaşamınızda “Tamam büyük virajı aldım” dediğiniz oldu mu?

Ben seramik döşerdim. Seramik mağazasında çalışıyordum. Elle çizim yaparım hâlâ. Orada çizer, gider döşerdim. Ama sizin söylediğiniz manada bir şey yaşamadım.

* İlham aldığınız yerler var mı?

Tarihi şehirleri severim ama onlardan etkilenmedim. Bizler bu dünyadaki görevlerimizi bitirdiğimizde arkamızdan gelenler, bizimle ilgili bu adamlar bunları yapmış derlerse, ne büyük mutluluk. Ülke olarak etkilendiğim İspanya, şehir Barcelona. New York bana köksüz geliyor ruhsuz geliyor. Eskiyle yeni karışmış... Türkiye’de biz iç mimarlar olarak sayabileceğim çok iyi meslektaşlarım var, çok iyi işler yapılıyor. İstanbul’u beğenmeyecek insan bana göre yok. Çok fazla şey söylenebilir, eleştiriler olabilir. Ama yine de İstanbul muhteşem bir şehir. Çok da iyi meslektaşlarım var. Genç jenerasyonuz biz. Bizden sonra gelenler nasıl olur, bilemiyorum. Biraz korkuyorum alt jenerasyondan.

* Neden?

Elle çizim yapmayı hiç bilmiyorlar. Ben sizinle burada toplantı yaparken sizin evinizi çizip size hayal ettirebilirim. Bu şekilde bizim arkamızdan gelemiyorlar. Çok fazla teknoloji.. Ama bu doğru mu değil mi, tam bilmiyorum. Onların yaptıkları bunun yanıtını verecek.

Hiçbir işimde mimarlık yapmam, arada dünyalar kadar fark var

* Bazen iç mimarla mimarların yaptıkları da çok karıştırılmıyor mu?

Bir mimarla iç mimar arasında dünyalar kadar fark var. Bir mimarla gazeteci arasındaki fark kadar büyük. Ben hiçbir işimde mimarlık yapmam. Mimarlar da iç mimarlık yapmamalı. Bakın genelde mimarlar bir mekanı içine koydukları objelerle anlatıyor. Ayrırmak lazım, işini çok iyi yapanlar da var. Perdeyle, Fransa’dan aldıkları antikaları satarak iç mimari yapanlar var. Bu bizim işimiz değil.

* Ne demeli onu yapanlara?

Mimari dekaratörlük. Mekan organizasyonu bilmeli iç mimar.

* Terzi söküğünü dikemez derler, siz kendi evinizde sürekli değişiklik yapar mısınız?
Bu çok zor ve uzun sürüyor. (Selin Denizli lafa giriyor, ‘Çivi çakmıyor’) Hayal ediyorum ama gözümü kapatıp akşam yattığımda hayal ettiklerimi gerçekleştiremiyorum. En büyük hayalim bir zeytinyağı fabrikasının içini eve çevirmek...

Selin’le ilişkimizi göz önünde yaşamak istemiyoruz

* Siz bunca yaptığınız işle değil de son zamanlara hayatınıza giren arkadaşınızla tanıyoruz. Selin Denizli’yle bir beraberliğiniz var...

Çıkan haberler rahatsız etti bizi. Ben ilişkimi göz önünde yaşamak istemiyorum. Aile terbiyemde bu yok. Ön planda olmak istemiyorum. Benim bir işim var. Mesleki olarak bir yerlere gelmek istiyorum. Selin’in de işi var. Ben öyle fotoğraflar görünce garip bir duyguya kapılıyorum. İlişkimi özelimde yaşamak isterim. Zaman ne olacağını gösterecek... Şimdi mutluyum, her şeyin daha da iyi olmasını isterim...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Haliç bölgesinin dönüşümüne talip
  2. Haliçport için ‘Helal olsun’ diyecekler
  3. Ar-Ge’ye yılda 300 milyon $ harcıyor
  4. Mobilyada 45 ülkeye ‘Derin’ imzasını attı
  5. İspanya’da vernik üretip Avrupa’yı cilalayacak
  6. Şahenk’in yatırımları bizim değerimizi artırdı
  7. Teknoloji seviyesindeki artış kadınlara yarıyor
  8. Çelebi ‘servis’ini Suudi Arabistan’a taşıyacak
  9. Çeşme turizmine ‘Arapsaçı’ dopingi
  10. Çağdaş sanat piyasamız Cezanne tablosu etmiyor!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.