Hakkımdaki efsanelerin hepsi yalan, reklamcılığı bırakmadım
.
Ali Desidero’lu, Banu Alkan’lı, Fatih Terim’li reklamlarıyla, Aganigi Naganigi’li, ‘Çakar Çakmaz Çakan Çakmak’, ‘Artık Çok Oluyoruz’ gibi sloganlarıyla akıllarda yer eden başarılı işlere imza atan 40 yıllık reklamcı Ali Taran, ekibiyle birlikte home ofis çalışma kararından vazgeçerek yeniden ofis ortamında çalışmaya başladı. Reklam sektörü ve kendisiyle ilgili merak edilen her şeyi paylaşan ünlü reklamcı Ali Taran, “Hakkımda birçok efsane konuşuluyor ama hepsi yalan. Reklamcılığı da bırakmadım, bir ara tüm ekibimle home ofis çalışma kararı almıştık, sanırım bu yüzden böyle algılandı” diyor.
Ali Taran’ın özel hayatı yok bu röportajda. Eski eşini kaybettikten sonra neler hissettiği, yaşadıkları, pişmanlıkları, yeni evliliği, vicdanı, bunlar yok. Ali Taran, Türkiye reklamcılık sektörünün önemli isimlerinden biri. Bir süredir sektörden çekildiği konuşuluyordu. Devrim Yaratan Reklamlar serisi açıklandı geçenlerde... Yaratıcı kimlik olarak öne çıkan reklamcılar Ali Taran, Hulusi Derici ve Serdar Erener oldu...
40 yıllık reklamcı Ali Taran’la Ali Taran Creative Workshop adlı ajansında konuştuk. Ali Taran’ın imzasını taşıyan ve hafızalardan silinmeyen reklamları hatırlatmak gerekirse, Ali Desidero- Derby, BP Super V-Ağzı Olan Konuşuyor, Kestaneli Banu Alkan Ixir, Tadelle- Fatih Terim, Tanju Çolak, Süleyman Seba... Aganigi Naganigi- Fındık Tanıtım Grubu, Tokai-Çakar Çakmaz Çakan Çakmak, Mavi Jeans- Artık Çok Oluyoruz, Filli Boya- En Güzel Renkler, Tık Tık Yapı Kredi İyi Günler Diler...
- Reklamcılığı bıraktığınız konuşuldu... Sizce neden böyle bir söylenti çıktı?
Sanırım buna son 3 yılda yaşadıklarım neden oldu. Özel hayatımda yaşadıklarım, işime bakışımı değiştirmişti. Biliyorsunuz home ofis çalışma sistemine geçmiştim. Bu da bir ara eve çekilme gibi algılandı. Bunların etkisi oldu.
- Aynı dönemde Yetenek Sizsiniz’de gördük sizi. Yıllardır basından uzak duran biriyken medyatik biri oldunuz. Yaşadıklarınızı hepimiz biliyoruz. Bunun da etkisi olmadı mı?
TV’de görünüyor olmak da artık bu işlerden uzaklaştığımız düşüncesine neden olmuş olabilir. ‘Bıraktı, mesaisini başka işlere harcıyor’ düşüncesini doğurdu. 20 yıldır kendi ajansım var. 40 yıldır da reklamcıyım, bu sektörün içindeyim. İşimde değişikliğe gittim. Ekibimle home ofis çalışma sistemine geçmiştik. Home ofis sistemi herkesin altından kalkacağı bir iş değildi.
- Eski sisteme mi döndünüz?
Evet. Artık home ofis çalışmıyoruz. O dönem bitti. Bu aralar ekibimle hep biraradayız. Yıllarca ortada yoktum ama işler her zaman vardı. Şimdi de öyle.
- Müşterileriniz var mı? Müşterileriniz devam ediyor mu?
Olmaz olur mu? Mavi var, Filli Boya var... Soyak İnşaat var... Çok marka var, alt markalar var... Bunlar usulen devam ediyor diye düşünülebilir mi? Reklamcılıkta bu olamaz. Bir reklam ajansı olarak her zaman her işte müşterimize kendimizi kanıtlamak zorundayız. ‘Ben şuyum, bu kadar iş yaptım’ diyemeyiz.
- Yani Ali Taran bile bunu diyemez diyorsunuz...
Diyemem. 15 yıllık müşteri için de söyleyemem, yeni müşteri için de söyleyemeyiz. ‘Sözleşmeyi yaptım nasıl olsa’ da diyemeyiz. Yıllardır çalışsak da yapamayız. Yasalar, ortam değişiyor, markalar yeni pozisyonlar almak zorunda. İletişim dediğimiz şey yalnızca TV’de, gazetede gördüğümüz reklamlar değil. Markanın yönetilmesi kapalı kapılar ardında da olabiliyor.
- Başbakan’la aranızda geçen diyalog da şehir efsanesi mi? Ne oldu da AKP olmadı?
‘Ne oldu da olmadı?’ diye hiç merak etmedim. Olmaz olmaz, her görüşmenin sonunda o iş olacak diye bir şey yoktur.
- Rekabet de arttı mı?
Hangi müşteriyle çalışacağımız rekabettir. Ama aynı zamanda hangi reklamın fark edildiği de rekabete girer, değil mi? Az konuşup az paraya çok farkedilir bir iş yapmak ve bu farkedildiğinde tüketiciye ne dediğin önemli. Firmalar iletişime çok paralar yatırıyor. Değerli bu yüzden. Reklamverenle içiçe olmak gerekiyor. Onlar için iyi şeyler yapmanız için bu şart. Bir marka gelir, sorunu vardır, ‘Sorunu çözün’ diyebilir. 10 yıldır iletişimi yapılıyordur ve karşımıza gelip ‘Bizi çok pahalı sanıyorlar ya da şu kurumun alt markası algılanıyoruz’ diyebilir.
- Siz gizemliydiniz uzun süre... Reklamlarınızla efsaneleşmiştiniz neredeyse...
Gizemli dememek lazım. Yaptığımız reklamlarla biliniyorduk. Ama tek ben değildim hiçbir zaman. En yeni çalışanım 5 yıllık. Çoğuyla 15-17 yıldır birlikteyim. Birbirimizi iyi anlıyoruz, reklama aynı şekilde bakıyoruz. Bir reklama kişi imza atmaz, hepsi ekip işidir.
‘Ekibimle varım’
- Hep sizin adınız çıktı ön plana...
Tek başına ne güzel. Kim istemez? Ordulara gerek yok. Tek başına harika olurdu ama öyle değil... Ekibimle varım.
- Yeni isimler çıkmıyor mu sizin sektörünüzden? Biz mi bilmiyoruz genç isimleri?
Eskiden reklam ajansları çok bilinirdi, şu işi kim yaptı bilirdik. Bu haber de olurdu. Sosyal medya ve internet yoktu ama bilinirdi. Yaratıcı ajansların, reklam ajanslarının adı bilinmiyor çünkü medya ajansları var. Paranın yönetimi onlarda. Bu yüzden bilinmiyor.
- Çok konuşulan reklamlara imza attınız. Konuşturan reklam sayısı düştü mü? Bir reklamın konuşulması çok önemli midir?
Konuşturan reklam yapalım diye bir amacı olamaz reklamcının. Evet konuşuldu bazı reklamlar. Bu ilgi çekti anlamında. İyi konuşulma var kötü konuşulma var. Reklamın iyisi kötü olmaz lafı doğru değil. Bu laf bir reklamcı uydurmasıdır, derim hep ben.
- Siz kötü reklam yaptınız mı?
Maalesef yaptık. Reklamın da iyisi kötüsü olur. Reklamın konuşulması gerekir noktasından çıkılmaz. ‘Bizim reklam çok konuşuldu’ dediğinizde bu karın doyuran bir şey de değildir. Çok konuşulup çok sattırdı mı? Sizin reklamlarınız çok konuşulurdu o markanın ilgiyi çekmesi için araç olarak kullanılmış olmasıdır.
- Örneğin Aganigi Naganigi nasıl çıkmıştı?
Aganigi bize gelen briften çıktı. Veriliş biçimi ilginçti ve farkedildi. Fındık Tanıtım Grubu adı altında yapılan bu faaliyetten sonra narenciye, antep fıstığı gibi grupların faaliyete geçtiğini biliyorum.
‘Ağzı olan konuşuyor’
- Çakar çakmaz çakan çakmak, aganigi, ağzı olan konuşuyor ilk aklıma gelenler...
Geçen gün spor programında basketbol yorumu yapıyorlardı. İsmet Badem’le ‘Yani bu iş pantolon uyduramadık, gömlek verelim mi?’ oldu diyor yorumcu. Bu benim yaptığım Sanko reklamı. Ferhan Şensoy’la yapmıştım, 1978 yılıydı. O laf o zaman kendi işini inanılmaz görmüştü.
- Ağzı olan konuşuyor... O laf BP’nin sloganıymış. Başbakan da çok kullanıyor...
Evet. Başbakan da kullanıyor.. O lafın BP reklamında söylendiğini unutmuş olabilirsiniz ama o dönemde o söz de o markanın işini görmüştü.
- Son yıllarda böyle sloganlar çıkmıyor mu? Yaratıcılık sorunu var mı reklamcılık sektöründe?
Her şey hızlı değişiyor. İyi işler de var, kötüler de var. Biz yıllar önce bunu yaptık tuttu diyemeyiz her şey hızla değişiyor, dediğim gibi. Bak Ali Taran yapmış değildir bu işler. Bizim işlerimize bakın birbirine benzemez.
Reklamveren ayağa kalkmalı
- Türkiye’de reklam piyasasının büyüklüğünün 2013’te 5.8 milyar liralık hacme ulaşacağı söyleniyor... 2012 beklentileriniz neler?
Her yıl olduğu gibi, ekonominin istikrarlı bir şekilde devam etmesi, buna bağlı olarak da hizmet ettiğimiz ya da edeceğimiz kurumların ve bizlerin işlerinin verimli olmasını bekliyorum.
- En büyük pay televizyonda ve en çok izlenen dizilerde. AGB 2012’de devre dışı kaldı... Ölçümlerle ilgili kafalar karıştı... Ne diyorsunuz?
Konu paranın doğru ve verimli kullanımıyla ilgili. O paranın tümü kime ait biliyor musunuz; reklamverene. Hal böyle iken reklamverenin ayağa kalkması, Reklamverenler Derneği’ni ayağa kaldırması gerekir derim.
Beyan etmediğimiz gelirimiz yok
- Siz bu işlerden en çok parayı kazanan mısınız?
Bu da bir şehir efsanesi. Kim ne kadar kazandı da bilemem. Beyan etmediğimiz bir gelirimiz yok.
- En pahalı reklamcı siz misiniz?
Bu da efsane. ‘Aaa Ali Taran çok para alıyor’. Evet diyorlar ama neye göre pahalı? Aynı iş mi? Bir şeyin fiyatını kıyaslamak için önce aynılığı sağlamak lazım. Aynı işi o 5 liraya, bu 15 liraya yapıyor... Böyle bir şey yok. Evet farklar azalabilir... Çok çok yakın iş ise fiyatları kıyaslayabilirsiniz.
- En çok ne kafanızı meşgul ediyor?
Çok şey var...
Reklamı yapmak için çok paraya gerek yok ama tekrarı için para lazım
- Çok büyük markalardan çok vasat reklamlar çıkabiliyor.
Mutlaka nedeni vardır...
- Nasıl?
Reklamvereni dinlemek lazım. Belki farklı amaçları vardır.
- Reklamın başarılı olması için neye ihtiyaç var?
Gördüğünüz reklamlada elinizde olmadan beyninize bir şeyler yazılır. Anlayış olarak bakınca reklamın en büyük kuvveti tekrarıdır. Biraz önce sorduğunuz soruyu açayım. Siz vasat bulabilirsiniz ama mutlaka nedeni vardır derim. Yapan reklamcı ve reklamı yaptıran ‘Hadi bu seferde böyle bir şey yapalım’ demez.
- İyi reklam için çok para mı lazım?
Reklamı yapmak için gerek yok ama tekrarı için para lazım.. ‘’TV’de insanlar neredeye giderse ben onları yakalayayım’ dediğinizde medya satın alma ortaya çıkar. Bu da önemlidir.
Reklamcı kendi özelliğini reklama koyamaz
- Türkiye’de reklamlarda en çok ne kullanılıyor?
Bu da dönem dönem olur. Futbol mesela. Bizim kadar futbolu kullanan olmamıştır. Şu gün için uygun mu? Bu tartışılır.
- İş görüşmesi yaptığınız bir kişiye ‘hangi kuşu seversin?’ diye sorup ‘kartal’ yanıtını alınca işe almadığınız da şehir efsanesi mi? Fenerli olduğunuzu bilmeyen yok.
Aaa bunu duymadım. Bu da şuradan çıktı sanırım. Bir ara bir tarihte burada bir iş başvurusu için şu özellikler diye notlar yazdık. En sonuna da esprili biçimde ‘Kanaryasever olsun’ yazmıştık. Hatta 15 yıl önce bir mektup aldım ‘Kanaryasever değilim ama balıkları severim’ demiş biri. Böyle şey olur mu?