Dünya çapında bir marka olmak istiyorum!
.
Bir zamanlar, ‘Atıl Kutoğlu zor telaffuz edilen bir isim, tutması zor, adını değiştir’ diyenler çoktu. Bu ismi özel seçtiğini düşünenler bile çıkmış... Markalaşma için yıllardır mücadele veren bir isim Kutoğlu. Geçenlerde Muhtar Kent, Atıl Kutoğlu’nu Türkiye’nin yurtdışında tanınan markaları arasında saydı, hatta ilk 10’a soktu. Kutoğlu, Dünya Türk İş Konseyi Yüksek İstişare Kurulu üyesi. Aynı kurulda Rıfat Hisarcıklıoğlu, Muhtar Kent gibi isimler de bulunuyor. Kendisinin büyük bir hedefi var. Dünya markası olmak istiyor. ‘Ralph Lauren Amerika’da ve dünyada neyse ben de bir Türk markası olarak büyümek istiyorum’ diyor...
Öncelikle size biraz Atıl Kutoğlu’nun geçmişini anımsatmak isterim. Atıl Kutoğlu lisede kafasına tasarımcı olmayı koyan bir isim. Alman Lisesi’nde okurken defileler düzenlemiş. Vakko ve Beymen’de staj yaptığında ‘yurtdışında bilinmesi’ gerektiğini anlamış. Viyana’da okurken tanıştığı Viyana Belediye Başkanı’nın verdiği bursla yolu açılan Atıl Kutoğlu 20 yıldır Viyana’da en tanınan modacı. Yıllarca NY Fasion Week’te defileler düzenledi. Geçen sene Atıl Kutoğlu-Man’i de markasına ekledi.
Sakın Atıl Kutoğlu deyince aklınıza yalnızca abiye kıyafetler gelmesin. Çantadan mayoya her şey var Atıl Kutoğlu’nun mağazasında... Ben Atıl Kutoğlu’nun mağazasına gittiğimde o Viyana’ya gitmeye hazırlanıyordu.
‘İki gün sonra Avusturya Cumhurbaşkanı ve eşiyle yeniden geleceğim. Efes’teki kazıların 50’inci yılı. O kazıları da Avusturyalı arkeologlar yapıyor. Borusan Flarmoni bir konser verecek, Abdullah Gül de Efes’te olacak’ dedi Atıl Kutoğlu.
Siz bu röportajı okuduğunuzda Atıl Kutoğlu bu etkinliğe katılmış olacak.
Atıl Kutoğlu’nun mağazasında Berrin Yoleri ve Esra Oflaz’la karşılaştım. Daha sonra da mağazasına bir grup yabancı genç kadın geldi. Suudi Arabistan’ın önde gelen ailelerinden olan Bin Ladin Ailesinin Londra’da yaşayan üyeleriymiş bu kadınlar. Bin Ladin’in böyle yeğenleri de varmış. Nişantaşı’nda onca lüks mağaza içinde bir Türk markasından alışveriş yapmak istemişler. Ne güzel.
Anlatmaktan röportaja giremedim. Bunları yazmasam olmazdı.
‘İstanbul’a yabancı marka akını var’
- İstanbul mağazanız tam olarak ne zaman açılmıştı?
Dört yıl oldu. Zaman çabuk geçiyor. İstanbul’da marka bolluğu var artık. Dünyanın önde gelen markaları özellikle Nişantaşı’nı üs haline getirdi... Dünyanın en bilinen markaları burada büyük mağazalar açtılar. Berlin’de, Münih’te olmayan mağazalar burada var.
- Türkiye’de kadınların marka tutkusu mu buna neden oldu?
Bu da var ama Türkiye çok cazip bir ülke oldu. Marka akını var İstanbul’a. İstanbul’un cazibesi arttı. Etkileyen çok şey var ama yine de söylemeden edemeyeceğim, Türkiye’de marka tutkusu biraz abartılıyor. Türkiye petrol zengini bir ülke değil. Ben, markam burada. Biz buralardan çıktık. Dünyada önemli bir yere gelmeyi amaçlıyorum. Burada olmasam da olmazdı. Ayrıca İstanbul’un atmosferi de çok değişti.
- Neler değişti?
Moda, sanat ve kültürde atakta olduğumuzu düşünüyorum. Sanat etkinlikleri beni çok heyecanlandırıyor. İstanbul’daki mağazamdan dolayı daha çok Türkiye’de oluyorum. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın müzesi, Rahmi Koç Müzesi ve İstanbul Modern çok şey kattı hayatımıza. Konserler, etkinlikler. Ben artık ayın yarısını burada geçiriyorum. İstanbul’a nazar değmesin güzel bir çekiciliği var, bu bizim için çok önemli. Benim önemli tanıdıklarım İstanbul’u merak ediyor. Geliyorlar buraya. Elizabeth Jagger geldi son. Elizabeth burada bir ev almayı dahi düşündü.
‘Türkiye’de kadınlar giyimlerine çok meraklı’
- Senin bir ayağın hep Viyana’da. Sık sık da New York’a gidiyorsun. Gözlemini merak ediyorum. Biraz önce de söz ettin. Hermes çanta için sıraya giriyor Türkiye’de kadınlar. Marka bağımlılığı çok arttı.
Türkiye’de kadınlar çok meraklı giyimlerine. Bence Avrupa ve Amerika’daki müşteriden daha zor ve seçiciler. Burada kadınlar hep arayışta. Heyecanlılar. Moda ve sanatta Paris’in ve Milano’nun 1970’lerde yaşadığı heyecanlı dönemi biz şimdi İstanbul’da yaşıyoruz. Yardım galaları düzenleniyor inan hepsi Paris ve NY’de düzenlenenlerle aynı kalitede.
- Senin müşterilerin burada daha çok kimler?
Buraya gelenlerin yüzde 60’ı Türk, yüzde 40’ı yabancı. Çok yabancı marka geldi Türkiye’ye. Biz tekstil ve moda sektörüyle önemli bir ülkeyiz. Bence ithalat konusunda temkinli olmalıyız. Ben bir Türk markasıyım, bunca dünya devi arasında var oluyorum. Lanvin’in, Gucci, ve Channel’in müşterisine hitap edebilmek kolay değil.
‘Osmanlı sanatı beni etkiliyor esinleniyorum ve modernize ediyorum’
- Şu da yok mu; artık o lüks tüketici Londra, NY ve Tokyo’da aynı vitrinlere bakıyor, aynı kıyafetleri giymekten de çekiniyor. Bu yüzden de tasarımcılara ilgi gösteriyor.
Aslında şu var şansımız artıyor haklısın. Londra, NY, Tokyo’da aynı vitrinleri gören insanlar bundan sıkıldı. Değişik ürün arayışı var. Marka uzmanları çok söylüyor bunları. Ben kendime ve Türkiye’ye inanıyorum. Kendi markamın da özel zevkleri temsil ettiğini düşünüyorum. Nasıl Ralph Loren Amerika’yı temsil ediyorsa bayrağıyla, Burberry nasıl İngiliz kokusu, çizgileri taşıyorsa, Atıl Kutoğlu da Türk değerlerini ve estetiğini yansıtsın istiyorum.
- Senin çok özel desenlerin var... Nelerden etkileniyorsun?
Selçuk, Osmanlı sanatı beni etkileniyor. Esinleniyorum, modernize ediyorum. Biraz önce senin denediğin kıyafetin desenleri de bana ait. Selçuklu desenlerinden esinlendim o kumaşlarda. Dünya markası olmak için çok daha büyümek lazım. Orta ölçekli bir şirketim. Yurtdışında ofisim ve temsilciliklerim var. Ama hedefim çok daha büyük. Öncelikle NY’de bir mağaza açmak istiyorum.
- Örneklere bakınca destek gerekiyor. Turquality’nin ötesinde bir destekten söz ediyorum. Çok dikkatimi çekiyor.
Çin bunu da başarıyor. Ucuz, seri üretimde değil yalnızca, çok ünlü moda tasarımcıları çıkmaya başladı Çin’den.
Haklısın. Çünkü önce ülkelerinde onlara sahip çıkılıyor. Sonra da tanıtım ayağında ve finansta destek bulunuyor. Alexander Wang, Jason Wu ilk aklıma gelen örnekler.
- Ne yapmalı?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. İstanbul’a gelen asil aileler Türk tasarımı arıyor. Çantalarımı yüzde 80 yabancılara satıyorum. Türk kadını Hermes tutkunu, Türk modacının çantasına nedense ilgi göstermiyorlar. Bir de bizde yalnızca gece elbisesi bulacağını düşünen bir kesim var. Bir dünya markasında ne varsa var mağazamda. Yalnızca abiye kıyafet yok. Triko da var, tulumlar da var, sahilde giyebileceğiniz alternatifler de var. Mayolar da var. Tanıtıma ihtiyaç var. Başarı bizde var, kopuk kopuk adacıklar halinde. Daha güçlü olmalıyız. Ben Türkiye kültürünü, İstanbul’un tadını pırıltısını Avrupai tasarımlarla dünyaya sunuyorum. Şunu da biliyorum, ben de yurtdışında iş yaptığım için buradaki müşterileri çekiyorum. Dediğim gibi hedefim çok daha büyük.
‘Körfez ülkelerinden çok müşterim var’
Mağazamı Cladio Nardi tasarladı. Florensalı. Valentino ve Dolce Gabbana mağazalarını yapmış biri. Burası dünyalı bir mağaza. Körfez ülkeleri ve Türki cumhuriyetlerinden de gelen çok sayıda müşterilerim mevcut.