Yunanistan’ın açmazı
.
Küresel mali piyasalar haftaya yüksek volatilite ile başladı. Bana sanki tedirginlik artıyor gibi geliyor. Öyle olmasını istiyor olabilirim. İngilizce “wishful thinking” denir. Malum, bu “balonu” bir türlü içime sindiremedim. Ayrıca öngöremedim.
Kısa dönemde mali piyasaların kendi iç dinamikleri öne çıkar. Yatırımcı psikolojisi, likidite bolluğu ve fiyatı çok önemlidir. Ama uzun dönemi reel ekonominin gerçekleri belirler. İktisatçıların “temeller” dedikleri bunlardır.
Sorun biliniyor. Reel dengesizlikleri düzeltme yolunda iki yıldır adeta hiç adım atılamadı. Daha açık söyleyelim. Krize rağmen dış fazla veren ülkeler politikalarını değiştirmeye yanaşmadı. Beklemeyi tercih ettiler. Çin ve Almanya’nın tavrı tipiktir.
Bu da dış açık veren ülkeleri sıkıştırdı. Düşen özel harcamaların yerine artan kamu harcaması kondu. Kırk katır ve satır misali, ya bugün daha ağır resesyon ya da yarın kamu borcu sorunu! İkincisi tercih edildi. Gün kurtarıldı. Ya yarın? Yoksa geldi mi?
Düzeltmenin tahditleri
Düzeltme çok karmaşık bir süreçtir. Her ekonominin ve toplumun kendine göre özel koşulları vardır. Birbirine tıpatıp benzeyen iki ekonomi yoktur. Dolayısı ile yukarıdaki genel gözlemi somut vakalara uygulamak gerekir.
Birincisi, kamu maliyesinin kriz öncesi durumudur. Krize düşük bütçe açığı ve borç oranı ile giren ülkenin manevra alanı daha büyüktür. Maliye politikasını daha etkin kullanabilir. Aksi halde, çifte düzeltme (dış açık artı kamu borcu) zorunluluğu doğar...
İkincisi kur rejimidir. Küçük ülkeler böyle durumlarda paralarının değer kaybetmesine izin vererek düzeltmenin maliyetini düşürebilir. İç talepteki daralmayı artan ihracat telafi eder. Maliye politikasının üstündeki yük azalır. Kur sabit kalırsa bu yapılamaz.
Üçüncüsü siyasettir. Öyle ya da böyle, düzeltme içeride gelir ve refah kaybına yol açar. Pek çok kesimin, hatta bazen büyük çoğunluğun hayat standardını düşürür. Toplum bu değişime direnir. Tepki güçlendikçe düzeltme zorlaşır.
Emek piyasalarının esnekliği, mali piyasaların derinliği, bankacılık kesiminin sağlığı ve gücü, geçmiş kriz deneyimlerinin canlılığı vs. düzeltme sürecini etkileyen başka koşullar da vardır. Ama ikincildir. Esas olan yukarıdaki üçlüdür.
Yunanistan vakası
Yunanistan’a yukarıdaki çerçeveden bakalım. Krize çok yüksek kamu borç oranı ile yakalandı. Yani hem dış açığını hem bütçe açığını aynı anda, ekonomisi küçülürken düşürmek zorunda. Parasına değer kaybettiremiyor. Yani ihracatla büyüme yolu kapalı.
Salt iktisadi açıdan zaten zor olan bu düzeltmenin güçlü siyasi tahditleri de var. Yunan toplumunun düzeltme için gereken fedakârlığa ikna olmadığı hemen görülüyor. Ayrıca dağılımı konusunda çatışma sürüyor. Toplum önerilen politikalara direniyor.
Neticede tek gerçekçi çözüm kalıyor. Euro bölgesi ülkelerinin Yunanistan’a bu süreçte ciddi şekilde yardım elini uzatmaları gerekiyor. Bir an önce bunu kabullenmelerini temenni ediyorum.