Üçüncü çeyrekte milli gelir
.
Üçüncü çeyrek milli gelir verileri dün sabah TÜİK tarafından yayınlandı. Diğer göstergeler ne geleceğinin işaretini vermişti. Yine de resmin bütününü kavramak için milli geliri heyecanla bekliyorduk.
Büyümede piyasa tahminleri yüzde 1 civarında seyrediyordu. Ben eksi bekliyordum. Pazar günü eksi yüzde 1 demiştim. Piyasa iyimser, ben karamsar kaldım. Sonucun piyasa tahminine daha yakın çıktığını eklemeliyim.
Gayrisafi yurtiçi hasılanın - GSYH - üçüncü çeyrek, yılın ilk dokuz ayı ve son bir yıl için büyüme hızları, sırası ile yüzde 0.5, yüzde 3.0 ve yüzde 3.1 oldu. Tahmin edileceği gibi, bunlar 2001 krizinden bu yana en düşük sayılardır.
Sektörlerin katkıları
Konjonktür analizinde ilke olarak ağırlık talep ve harcama tarafına verilir. Ancak içinde bulunduğumuz ortamda büyümenin üretim boyutu da önem kazandı. İlk iki çeyreği değerlendirken de üretime bakmıştık.
Üçüncü çeyrekte üretimin arttığı sektörlerden başlayalım. Tarım (yüzde 2.2), balıkçılık (yüzde 6.9), madencilik (yüzde 3.9), elektrik, gaz (yüzde 4.1), mali aracı kuruluşlar (yüzde 7.2), gayrimenkul kiralama (yüzde 7.3) ve ev içi personel (yüzde 5.4) öne çıkıyor.
İki kesimde üretim artışının milli gelirin büyümesine katkısı yüzde 1’e ulaşıyor: Tarım (yüzde 0.3) ve mali aracı kurumlar (yüzde 0.7). Üretimi artan diğer kesimlerin katkısı ancak tarım kadar tutuyor.
Üçüncü çeyrekte üretilen katma değerin azaldığı kesimlere gelelim: İmalat sanayii (yüzde 1.1), inşaat (yüzde 4.3), ticaret (yüzde 1.8), otel-lokanta (yüzde 2.7), eğitim (yüzde 1.2) ve sağlık (yüzde 3.2).
Üç kesimde üretim düşüşünün büyümeye eksi katkısı yüzde 0.7’ye ulaşıyor: İmalat sanayii (yüzde 0.2), inşaat (yüzde 0.3) ve ticaret (yüzde 0.2). Diğerlerinin etkisi çok düşük kalıyor. Özetle, büyümeyi sanayi, inşaat ve ticaret aşağı, tarım ve mali hizmetler yukarı çekiyor.
Türkiye resesyona girdi
Küresel krizle birlikte resesyon sözcüğünün kullanımında patlama yaşanıyor. Bu arada formel tanımı da ün kazandı: Üretimin iki çeyrek üst üste düşmesi. Şimdi bazıları “Oh, üçüncü çeyreği resesyonsuz atlattık!” diye sevinecektir. Ama kazın ayağı öyle değil.
Yukarıdaki ölçüler milli geliri bir yıl önce aynı dönemle karşılaştırıyordu. Halbuki resesyon tanımında üretimin bir önceki çeyreğe kıyasla nasıl değiştiğine bakılıyor. Bu amaçla mevsimlik etkilerden arındırılmış milli gelir verileri kullanılıyor.
Ne buluyoruz? Mevsimlik etkiden arındırılmış GSYH 2008’in ilk çeyreğinde zirveye çıkıyor. İkinci çeyrekte ilk çeyreğe kıyasla yüzde 1,7, üçüncü çeyrekte de ikinci çeyreğe kıyasla yüzde 0.9 geriliyor. İlk çeyrekten üçüncüye birikimli düşüş yüzde 2.6 ediyor.
Dolayısı ile artık kesin konuşabiliriz. Türkiye ekonomisi 2008 ilkbaharı itibarıyla resmen resesyona girmiştir. Resesyonun talep ve harcama boyutunu gelecek yazımda ele alacağım.