Türkiye’nin altın stoğu
.
Bayramın sükûneti bitti. Günlük hayhuya geri dönüyoruz. Bugün mali piyasalar açılıyor. Yarın TÜİK eylül dış ticareti ve TİM ekim ihracatını açıklıyor. Pazartesi ekim enflasyonu geliyor.
Doğrusu bayramda ekonomi ile hiç ilgilenmedim. Ekonomi haberlerini izlemedim. Sadece enflasyon raporundan ilgimi çeken birkaç bölümü okudum. Gerisini bu haftaya bıraktım.
ABD seçim finaline girdi. Sonucun fotofinişte çıkacağı anlaşılıyor. Obama ve Romney arasında tercihimi ve nedenlerini anlatmak istiyorum. İpucu: Keynes’çiler ve karşıtları. Bir haftam var. Galiba seçim günü (salı) yazmakta yarar var.
Altın çok konuşuluyor
Kamuoyunda altın muhabbetleri bir süredir çok yoğunlaştı. Bir neden fiyatının yükselmesidir. Vatandaş yastık altında altın tutmayı evvel eski sever. Enflasyondan az zahmetle koruyor. Son dönemde spekülasyon eğiliminin de güçlendiğini sezinliyorum.
İkincisi altın mevduatında gelişmelerdir. Saklama, hırsızlık vs. riskleri azaltıyor. Bankalara cazip geliyor. Merkez Bankası da teşvik ediyor. Banka karşılıklarının bir bölümünün (yüzde 30) altın olarak tutulmasına izin veriyor.
Üçüncüsü altın dış ticaretinde şaşırtan yön değişimidir. Yılbaşından bu yana İran’a altın ihracatı patladı. Kamuoyunda soru işaretlerine yol açtı. Komplo teoricilerine gün doğdu. Ağustosta körfez ülkelerine sıçradı. Neden ve sonuçlarına daha önce değindim.
Dördüncüsü, ekonomik koşulların zorlaşması ile birlikte vatandaşın altın bozdurmaya yönelmesidir. Duyumlar o yönde geliyor. İlk kez değildir. Küresel kriz sırasında da Türkiye altında büyük net ihracatçıya dönüşmüştü.
Dolayısı ile Türkiye’nin altın stoğu gündeme geldi. Ortalıkta sayılar uçuşuyor. Adı üstünde; yastık altı. Tahmini kolay değildir. Ancak Türkiye’nin kayıt dışı ama reel bir servet kalemine işaret ediyor.
Merkez Bankası’nın hesabı
Son enflasyon raporunda Merkez Bankası da tartışmalara katıldı. Altın üzerine raporda iki kutu var. Biri altın stoğunu hesaplıyor (s. 69-71). Diğeri altın ticaretinin dış açık ve büyümeye etkisine bakıyor (s. 72-75).
Stok hesabı için basit ama akıllı bir yöntem kullanıyor. 1984’ten başlıyor. Her yıl işlenmiş ve işlenmemiş altın için ticaret dengesini buluyor. Bunu altın fiyatına bölünce fizik miktara (ton) ulaşıyor. 2001 sonrasında yerli altın üretimini de ekliyor. Sonra bunları topluyor.
Ağustos 2012 itibariyle bu yöntemle hesaplanan altın stoğu 2190 ton, bugünkü fiyatla karşılığı ise 115.5 milyar dolar çıkıyor. Bunun bir alt sınır oluşturduğunu vurguluyor. Çünkü 1984 öncesi stoğunu kayıt dışı giren altını hesaba katmıyor.
Özellikle külçe altın ticareti için geçerli bir başka yöntem sorusu ile bitiriyorum. Altın bir uluslararası nakit varlıktır. Gereğinde dövize dönüştürülebilir. O açıdan sermaye hesabında yer alması daha doğrudur. Bence düşünmeye değer...