Şampiy10
Magazin
Gündem

Siz de haklısınız!

.

ABONE OL
Vatan Haber

Euro bölgesinde gerginlik sürüyor. Sorunlu ülkelerden sadece İrlanda kendini ayrıştırdı. Memur maaşları indirildi. Bütçe açığı denetim altına alındı. Ama Yunanistan kemer sıkmakta çok zorlanıyor.

Bu hafta Almanya’dan ilginç çıkışlar geldi. Para birliğinin gerektirdiği mali disiplini sağlayamayan ülkenin euroyu terketmesine yeşil ışık yakıldı. Yunanistan’ın IMF’e gitmesine de eskisi kadar soğuk bakılmıyor.

Ocak dış ticaret miktar endeksleri TÜİK tarafından açıklandı. Geçen yıla kıyasla ihracatta yüzde 7 gerileme, ithalatta yüzde 16 artış görülüyor. Hayra alamet değildir. Tefsirine girmeden Şubat verilerini görmek istiyorum.

Para Politikası Kurulu gecelik faizi değiştirmedi. Demek ki 2010’un bütçe disiplini para politikasına yansıtılmadı. Açıklanan metin mali piyasaları memnun etti. Öncelik enflasyon beklentilerinin yönetimine veriliyor.

Kabahat kimde?

Dış dengesizliğin temel kuralı ile başlayalım: “Her açığın bir fazlası vardır”. Yani bir ekonominin dış açık vermesi ancak başkalarının aynı miktarda dış fazla vermesi halinde mümkündür. Dış fazla olmadan dış açık, dış açık olmadan dış fazla olamaz.

Bu bir muhasebe özdeşliğidir. Dış dengesizliğin daima iki taraflı olduğunu hatırlatır. Kabahati sadece birine yada öbürüne atma kolaycılığına karşı uyarır. Dengesizliğin içerdiği karşılıklı ilişkileri aramaya yönlendirir.

Konu çok güncel, çünkü bugünlerde euro bölgesinde tam bunun kavgası sürüyor. Bir köşede Almanya var. Son verilere göre, cari işlemler fazlası 185 milyar dolar. Ötekinde euro bölgesinin üç büyük ekonomisi (İspanya, İtalya, Fransa) ve Yunanistan yer alıyor. Dörtlünün toplam dış açığı 240 milyar dolar tutuyor.

İki taraf da birbirini suçluyor. Almanya herkesin ayağını yorganına göre uzatmasını istiyor. “Borç yiyen kesesinden” diyor. Öbürleri Alman ekonomisini kendilerinin ayakta tuttuğunu belirtiyor. “Biz almasak sen de satamazsın” diyor.

Kabahat kimde? Müsrif Yunanistan’da mı? Yoksa tutumlu Almanya’da mı? Nasreddin Hoca’nın hikayesine benziyor. Almanya haklı; diğerleri de haklı. “Hoca, olur mu öyle?” diyorsanız, siz de haklısınız!. Ne yapalım; bizimki böyle bir zenaat...

F klavye iyidir

50 yıl önce Kaliforniya’da lise okurken öğrencilerin on parmak daktilo dersi aldıkları dikkatimi çekti. Bir sömestrede klavyeye bakmadan hızlı yazmak öğreniliyordu. Fikir çok hoşuma gitti.

İktisat Fakültesi’ne girince Sahaflar’da bir daktilo kitabı buldum. Evdeki portatif Doğu Alman daktilosu üzerinde pratiğe başladım. Çabuk ilerledim. Toplasan 40-50 saatlik zahmet karşılığında klavyeye bakmadan hızlı yazmayı öğrendim. Hayatımın en akıllı yatırımıdır.

O dönemde sadece F klavye vardı. Ben de on parmak yazmayı F klavyede öğrendim. Bilgisayar çıkınca korktum ama sorun olmadı. Windows’un bir komutu sizi F klavyeye geçiriyor. Hangi bilgisayar, nerede, hiç önemi yok. Bas komuta, geç F’ye, yaz gitsin...

Bir: Özellikle Türkçe yazarken F klavye büyük kolaylıktır. Tasarımı diğerlerinden üstündür. İki: On parmak daktilo dersi orta eğitimde mutlaka zorunlu olmalıdır. Yeni nesle en azından işe yarar bir şey öğretmiş oluruz.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. İlk çeyrekte sanayi üretimi
  2. Kapitalizmin eleştirisi
  3. Nisanda enflasyon
  4. 21’inci yüzyılda sermaye
  5. İlk çeyrekte dış ticaret
  6. Borçlanma faizi
  7. Faiz kararı ne olmalı?
  8. Faiz ve tasarruf oranı
  9. Reel faizin kısa tarihçesi
  10. İlk çeyrekte bütçe

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.