Şeytan ayrıntıda gizlidir
.
İlk çeyrekte açıklanan rekor küçülmenin farklı cephelerini ele almaya devam ediyoruz. Lütfen “bıktık senin milli gelir hesaplarından” demeyin. Veriler çok sayıda kritik bilgi içeriyor. Ayrıca olağandışı haller olağanın kavranmasını kolaylaştırır.
Metotla başlayalım. Milli gelir muhasebesinin tarihi çok kısadır. Ekonomik faaliyetlerin genel gidişatını yansıtacak bir ölçü ihtiyacı 1930’larda ABD’de belirmişti. Bugünkü biçimini İkinci Dünya Savaşı sonrasında aldı.
Daha açık söyleyelim. Konjonktür adı verilen ekonomik dalgalanma ve krizler piyasa ekonomisinin ortaya çıktığı 18’inci yüzyıldan bu yana vardır. Ama 20’inci yüzyılın ikinci yarısına kadar milli gelir hesapları yoktu.
Şunu vurgulamak istiyorum. Milli gelir sentetik bir ölçüdür. İktisatçılar ve istatistikçiler tarafından heterojen ekonomik faaliyetleri tek bir büyüklük aracılığı ile göstermek için üretilmiştir. Bunun ötesinde bir anlam atfedilmesi yanlış olur.
Gelir deflasyonu üstüne
İkinci yöntem sorunu enflasyonun etkilerini temizlemektir. Bir dönemde üretilen mal ve hizmetler ancak cari fiyatlarla hesaplanabilir. Bizi esas ilgilendiren ise reel değişimdir. Onu fiyat deflatörü denen bir başka sentetik ölçü ile yaparız.
Yüksek enflasyon ortamında cari fiyatlarla milli geliri analizde kullanma olanağı kalmaz. Çünkü bütün büyüklükler enflasyonla birlikte artıyordur. Buna karşılık düşük enflasyon cari fiyatlarla milli gelir verilerini kullanılır hale getirir.
İlk çeyrekte cari fiyatlarla milli gelirin yüzde 2.2 küçüldüğünü daha önce yazdık. Uzun süredir ilk kez gerçekleşen bu olaya gelir deflasyonu dedik. Toplam fiili gelirlerin bir önceki yılın aynı dönemine göre düşmesi anlamına geldiğini söyledik.
Nasıl tefsir edeceğiz? Ekonomideki tüm kesimlerin geliri azaldı mı? Yoksa toplam gelir düşerken bazı kesimler gelirlerini yükseltebildi mi? Bunların ilginç sorular olduğunu kabul edersiniz.
Kaybedenler ve kazananlar
Cari fiyatlarla azalan özel tüketim kalemleri ile başlayalım. Büyükten küçüğe doğru, ulaşım yüzde 16.3; mobilya ve ev eşyası yüzde 14.5; giyim yüzde 11, eğlence ve kültür yüzde 9.7 küçülmüş. Bu kesimlerdeki üreticilerin ağır bir kriz yaşadıkları açıktır.
Öte yanda cari fiyatlarla yükselen özel tüketim kalemleri var. Küçükten büyüğe doğru, eğitim yüzde 1.6; sağlık yüzde 1.7; gıda-içki-tütün yüzde 2, lokanta ve oteller yüzde 10.1 artmış. Bu kesimlerdeki üreticilerin krizi çok daha hafif atlattıkları açıktır.
Bu arada dikkatimi çeken iki kesim var. Biri mal-hizmet ihracatı: Cari fiyatlarla yüzde 5.2 artıyor. Dolar olarak ihracat düşüyor ama TL’nin değer kaybı ihracatçı kesimleri gelir deflasyonundan koruyor. Yani kurdaki kıpırdama onlar için krizi hafifletiyor.
Diğeri, mali aracı kuruluşlar: Cari fiyatlarla gelirleri yüzde 35.1 artıyor. Bankaların yüksek ilk çeyrek kârları zaten biliniyordu. Ağır resesyona rağmen sektörün yaşadığı gelir patlaması milli gelir verilerine de yansıyor.
Manzara çok nettir: Türkiye küçülüyor ama bazı kesimler büyüyor. Böylece ayrıntılarda gizlenen şeytanlardan birini görmüş oluyoruz.