Obama Wall Street’e karşı
.
Dolar euro karşısında hızla yükseldi. Bursa’dan bir ihracatçı şikayeti geldi. Çalıştıkları Alman bankası 2010’da ortalama pariteyi 1.50 tahmin etmiş. Hesaplarını ona göre yapmışlar. “Hem TL değer kazandı, hem parite 1.38’e indi, çok hırpalandık” diyor.
Yunanistan’la ilgili tereddütler paritede etkili oldu. Sorun dönüyor dolaşıyor aynı yere geliyor. Euro bölgesinin zengin ülkeleri, özellikle Almanya, Yunanistan’a yardım elini uzatacak mı? İsteyen soruyu tersten sorabilir: euronun değer kaybı Almanya’yı üzüyor mu?
Aralık dış ticaret sonuçları TÜİK tarafından yayınlandı. İhracat yüzde 30 artmış. Ama ithalat yüzde 31 arttığı için dış ticaret açığı da yüzde 33 büyümüş. Geçen ay beliren eğilimin tekrarıdır. Dış açıkta anlamlı düzelme olmadığına işarettir. Çok kötü haberdir.
Mali kesim reformu
Çocukluğumda Baytekin filmleri vardı. “24 kısım tekmili birden” oynatılırdı. Kahramanın mücadele ettiği kötü adam da filmin isminde zikredilirdi. Sonra yerli filmler de “karşı” işini sevdiler: “Tarzan Gestapo’ya karşı” (!). Şehir efsanesi ama şık; Obama’nın on gün önce yaptığı açıklamayı okurken aklıma geldi.
Açıklamanın yapıldığı sahnede ilginç bir mizanzen karşımıza çıkıyor. Obama’nın yanında iki eski kamu yöneticisi var: Fed eski Başkanı Paul Volcker ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun eski Başkanı Bill Davidson. Ama yönetimden kimse yok.
Volcker hakkında birkaç kelime söylemek gerekiyor. Gelmiş geçmiş Fed başkanları içinde sanırım kredibilitesi en yüksek olanıdır. 1980’lerin başında enflasyonun belkemiğini kıran adamdır. “Volcker dezenflasyonu” diye ders kitaplarında anlatılır.
Volcker’in orada varlığı özellikle önemli çünkü “mali piyasalardan ve para politikasından anlamaz; zaten solcunun tekidir; vs.” şeklinde ucuz suçlamaların önünü kapıyor. Obama’nın mali kesime yönelik eleştirilerine meşruiyet getiriyor.
Üstelik, kriz sonrasında mali kesimde ciddi reformlar yapılması için bayrakları açan bizzat Volcker’in kendisi. Aylarca destek bulmak için çaba gösterdi. Konuştu, yazdı, uyardı, ve sonunda başarılı oldu. Nihayet Obama’yı da ikna etti.
Obama çok sert
Obama olağanüstü güzel konuşuyor. Kendini çok iyi ifade ediyor. Vurguları tam olması gereken yerde ve kıvamında yapıyor. Doğrusu yerim olsa tüm metni taşırdım ama yok. Açıklamanın ruhunu kısa cümlelerle yansıtmaya çalışacağım.
Teşhis: Bu krizin nedeni bankacıların çabuk kârlar ve yüksek primler uğruna aldıkları devasa risklerdir. Hataların ekonominin tümünü batırmaması için Amerikan halkı bankaları kurtardı. Ödenen bedele rağmen yedi milyon kişi işini kaybetti. Reform yapılmadığı takdirde gelecekte kriz kaçınılmazdır.
Tedavi: Bankaların esas işi tüketiciye hizmettir. Mevduat sigortası buna yardım eder. Ancak, kamu garantili kaynakları spekülasyon amaçlı kullanamazlar. Faaliyetleri müşteriye hizmet amacı ile sınırlanacaktır. Ayrıca daha da büyümeleri engellenecektir.
Kararlılık: Eğer bankacılar kavga istiyorsa ben de kavgaya hazırım. Reformları durdurup eski kötü adetlerini sürdürmek isteyen bankaların patlayan karlarını ve dağıttıkları utanç verici primleri gördükçe kararlılığım artıyor.
Görüldüğü gibi, Büyük Reis Obama yüzünü boyamış, savaş baltasını çıkarmış, atını hazırlamış... Filmin devamını ilgi ile izliyoruz.