Nerede kalmıştık?
.
Yaz molası göz açıp kapayıncaya kadar geçiverdi. Yazılarıma iki hafta ara vermek için Ağustos ortasını tercih ederim. Bu yıl öne almak gerekti. Biraz klişe olacak ama “elimde olmayan nedenlerle” programı bozmak zorunda kaldım.
İlginçtir, benim yazmadığım günler hareketli geçer. Şahsıma karşı bir komplodan şüphelensem yeridir. Bu yıl da aynı eğilimi gözlüyorum. Son iki haftada bir dizi fevkalade önemli gelişme yaşandı.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile başlamak gerekiyor. Tavrımı kayda geçirmek istiyorum. Siyasi partilerin kapatılmasına ilke olarak karşıyım. Bu açıdan altı yargıcın kapatma lehine oy kullanmasını yadırgıyorum.
Ancak kararın benim için de olumlu bir sürpriz olduğunu kabul etmeliyim. Pek çok gözlemci gibi AKP’nin kapatılmasını bekliyordum. Yaratacağı kısa ve uzun dönemli siyasi istikrarsızlıktan çekiniyordum. Şu ya da bu şekilde bir orta yol bulunmasına sevindim.
Bir gözümüz dünyada
Dünya ekonomisinden tatsız haberler gelmeye devam ediyor. Önümüzdeki günlerde tekrar dünya ekonomisinin sorunlarına eğilmek gerekecek. Her zaman olduğu gibi, iktisatçıları şaşırtan çok ilginç gelişmeler oluyor.
Amerikan bankacılık kesimindeki çalkantı bir türlü durulmuyor. Sorunlar bir yıl önce New York’un büyük yatırım bankalarında ortaya çıkmıştı. Bu yaz sıradan bankaları etkisine aldı. Daha iflas edecek çok banka olduğu söyleniyor.
Buna karşılık ABD bir türlü resesyona girmeyerek ben dahil karamsarları mahçup etmeyi sürdürüyor. Gelen veriler ilk yarıda pozitif büyümeye işaret ediyor. Öyle ya da böyle ekonomi daha fazla üretim yapmayı beceriyor.
Avrupa’da ise işler hiç iyi gitmiyor. ABD’de beklenip gelmeyen resesyon şimdi AB’yi vuracak diyenlerin sayısında ciddi bir artış gözleniyor. Beş büyüklerden dördü, Almanya, İspanya, İngiltere ve İtalya farklı nedenlerle de olsa sıkıntılı günler geçiriyor.
Küresel ekonomide tek iyi haber petrol fiyatından geldi. Varili 150 dolar civarında bir süre oyalandıktan sonra gerilemeye başladı. Şimdi 125 dolar civarında geziyor. Bir düşüş trendinin başlangıcı mı? Yoksa bir sonraki yükseliş öncesinde dinleniyor mu? Bilmiyoruz.
Diğer gözümüz içeride
Türkiye hakikaten ilginç bir ülke. Atalarımız haklı olarrak “Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine” demişler. Şu son gelişmelere bakın: Küresel sorunlar, büyüyen dış açık, yükselen enflasyon vs. bizim mali piyasalara vız geliyor. Adeta her şey güllük gülistanlık borsa yükseliyor ve döviz düşüyor. Yine bir özdeyişten yararlanıp sormadan edemiyorum: yoksa “binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete” mi? Tahmin edileceği gibi, böyle durumlarda iktisatçıya çok ekmek çıkar. Verileri pertavsız altına almak, varsayımları ve analizleri yeniden gözden geçirmek, tahminleri revize etmek gerekir. Heyecanlı günler bizi bekliyor.