Mukayeseli büyüme: uzun dönem
.
Yayınlanan verileri ve diğer konjonktür gelişmelerini bir süre ihmal edeceğim. Onun yerine Türkiye ekonomisinin tarihi performansına bakmaya çalışacağım. Arada sırada günlük haberlerin dışına çıkmak daima yararlıdır.
Küresel düzeyde veri akımının kolaylaşması internetin önemli yan ürünlerinden biridir. Artık gelişmiş ülkelerin veri bankalarına ulaşmak eskisi gibi meşakkatli değil.
Eldeki son veriler hemen indiriliyor.
Bu arada veri kalitesi de düzeldi. Örneğin dünya ülkeleri için milli gelir serileri karşılaştırılabilir halde geçmişe uzatıldı. Böylece daha az ölçme hatası taşıyan uzun dönemli mukayeseler yapma olanağını bulduk.
Bunlardan hareketle yaptığım bazı hesapları epeydir sunumlarda kullanıyordum. Türkiye’nin performansını dünya deneyimine oturtmaya imkan veriyor. 2010 milli gelir verileri bahane oldu. Bunları okuyucularımla da paylaşmaya karar verdim.
50 yılın bilançosu
Dünya çapında geçmişe yönelik milli gelir verileri Pennsylvania Üniversitesi’nde “Uluslararası Üretim, Gelir ve Fiyatlar Mukayese Merkezi” tarafından hesaplanıyor.
İktisatçılar kısaca “Penn Tables” diyor(http://pwt.econ.upenn.edu).
Veri seti 1950’de başlıyor. Savaş sonrası dönemin başlangıcı olarak kabul edilebilir. 2007’ye kadar geliyor.
Otuzun üstünde seri var. Bazı kritik göstergelerde birden fazla hesap yöntemine başvuruluyor.
Bizim ilgimizi biri çekiyor: ABD’nin yüzdesi olarak kişi başına gelir. Üç farklı yöntem var. Kolaylık olsun diye üçünün ortalaması aldım. Ülkenin ABD ile arasındaki farkı kapatıp kapatmadığını gösteriyor.
Grafiği basitleştirmek için mukayeseyi üç tarihte yapıyorum: 1951, 1975 ve 2000. Yani 25 yıllık ara ile bakıyorum. Tek yılda özel bir durum olabileceğini düşünerek üç yıllık ortalamaları tercih ettim.
Mukayesede ülke seçimi önemlidir. Grafiği basit tutmak için bilerek iki-üç ülkeyi aldım: Arjantin ve Kore. Arjantin 20’nci yüzyılın en büyük fiyaskosudur. Kore ise savaş sonrası dönemde bir mucize gerçekleştirmiştir.
Yerinde sayan Türkiye
Grafikte her ülke için üç çubuklu bir grup var. İlk çubuk 1951’de, ikincisi 1975’de, üçüncüsü 2000’de kişi başına gelirin ABD’ye oranını gösteriyor. Sanırım bu hali ile çok çarpıcı olduğunu siz de kabul edeceksiniz.
Arjantin sürekli irtifa kaybediyor. 1951’de kişi başına geliri ABD’nin yüzde 57’si iken 1975’de yüzde 51’e, 2000’de yüzde 31’e düşüyor. Yani Arjantinliler dönem boyunca Amerikalılara kıyasla sürekli fakirleşiyor.
Kore’de tam tersi yaşanıyor. 1951’de kişi başına geliri ABD’nin yüzde 10’u iken 1975’de yüzde 18’e, 2000’de yüzde 51’e tırmanıyor. Yani Koreliler bu dönemde Amerikalılarla aralarındaki farkı hızla kapatıyor.
Ya Türkiye? 1951’de kişi başına geliri ABD’nin yüzde 16’sı iken 1975’de yüzde 19’a çıkıyor ama 2000’de tekrar yüzde 16’ya geriliyor. Yani Türkler bu dönemde Amerikalılara kıyasla ne zenginleşiyor ne de fakirleşiyor. Ancak başlangıçtaki durumu koruyorlar.
Bu verilerde de mutlaka ölçme hataları vardır. Gene de ana eğilim çok belirgindir. 1950-2000 arasında Türkiye başarısızlık örneği değildir; ama başarı örneği de değildir. “Yerinde sayan Türkiye” tam yakışıyor. Devam edeceğim.