Şampiy10
Magazin
Gündem

Maliye politikası tartışacağız

.

ABONE OL
Vatan Haber

Meclisin cumhurbaşkanını seçememesi ile başlayan siyasi çalkantı sürüyor. İktidarla muhalefet arasındaki kutuplaşma zaten hızla tırmanıyordu. Üstüne Irak Savaşı’nın yarattığı karmaşık sınır-ötesi sorunlar eklendi.

Son on, hatta yirmi yılda böylesine siyasi belirsizlik yaşanmadığını kolayca söyleyebiliriz. Buna karşılık Türkiye ekonomisi bu duruma geçmişten çok farklı tepki gösterdi. Siyasi sorunlar büyük hasara yol açan mali ve ekonomik çalkantılara dönüşmedi.

Türkiye ekonomisi siyaset karşısında nasıl güçlendi? Cevabımız biliniyor. Bugünkü nisbi istikrarı tümü ile 2000’den bu yana uygulanan olağanüstü sıkı maliye politikalarına borçluyuz. Mevcut sorunların ise 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarından kaynaklandığını da tekrar hatırlatalım.

Kısa tarihçe

Kanıt çoktur. Örneğin bir yandan IMF diğer yandan mali piyasalar özellikle maliye politikasını yakında izler. Kılı kırk yaran ayrıntılara girilir. Açıkça söylenmese bile, bütçe gelişmelerinin en önemli iktisat politikası göstergesi kabul edildiği bellidir.

2002’de seçimler bütçe disiplinini kısmen bozmuştu. Ama AKP Hükümeti 2003-2006 arasında IMF’nin saptadığı bütçe hedeflerini tutturdu. Bilindiği gibi, bu süreç 2006’da bütçede nominal denkliğin sağlanması ile noktalandı.

2007’de mali disiplini sürdürmenin zorlaşabileceği önceden tahmin ediliyordu. Karamsarlık nedenlerinin başında seçim yılı olması yatıyordu. Zaten seçim öncesinde artan kamu harcamaları genel bir sorundu. Üstelik Türkiye’nin bu konuda çok sabıkası vardı.

Ekonomik faaliyetlerdeki muhtemel yavaşlama diğer nedendi. 2003-2006 arası hem milli gelirde hem ithalatta büyüme rekorları kırılmıştı. Yani konjonktür bütçe gelirlerindeki hızlı artışı desteklemişti. Büyüme hızının düşmesi halinde ne olacağı pek bilinmiyordu.

Dolayısı ile yıl başından itibaren bütçeye ilgi arttı. Ayrıntılara daha fazla girildi. Pertavsızlar daha çok kullanıldı. Mali disiplinde bozulma işaretleri araştırıldı. Velhasıl maliye politikası tekrar gündemin tepesine tırmandı.

İki temel sorun

Eski yazılarıma baktım. Bütçe (ve borç) verilerini yakından izlemişim. Hedeflerin önemini ve bütçenin istikrara etkisini vurgulamışım. Ama bu süreçte IMF destekli maliye politikasını hep veri almışım. Yani maliye politikasının varsayımlarını sorgulamamışım. Bugün maliye politikasının genel çerçevesini tartışmaya açıyorum. Ülkenin yeni ekonomik ve siyasi koşulları zaten eski ezberleri zorluyor. İki temel sorunu, milli gelirin yüzde 6.5’i olarak tanımlanan kamu kesimi faiz-dışı fazla hedefi üstünden ele alacağım.

Bir: Büyüme düşerken bu faiz-dışı fazla hedefinde israr edilmesi yavaşlamayı büsbütün derinleştirmez mi? Literatürde “konjonktür dalgasını derinleştiren” (procyclical) politika deniyor.

İki: Bugünkü borç düzeyi, borcun yapısı ve ülke risk primi bu faiz-dışı fazla hedefini gerekli kılıyor mu? Başka türlü soralım. Maliye politikasında yeni bir eşik belirleme zamanı geldi mi? Geldi ise ne olmalı? Bu eşiği kim belirlemeli? Devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. İlk çeyrekte sanayi üretimi
  2. Kapitalizmin eleştirisi
  3. Nisanda enflasyon
  4. 21’inci yüzyılda sermaye
  5. İlk çeyrekte dış ticaret
  6. Borçlanma faizi
  7. Faiz kararı ne olmalı?
  8. Faiz ve tasarruf oranı
  9. Reel faizin kısa tarihçesi
  10. İlk çeyrekte bütçe

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.