Leasing ve KDV
.
Türkçe “kira” sözcüğünün İngilizce az çok eşdeğer iki karşılığı vardır: “Rent” ve “lease”. Etimolojik ayrıntılara girmek istemiyorum. Örneğin ev ve araç kiralanırken ilki kullanılır. Buna karşılık başta uçaklar, sermaye malları için daha uzun süreli kiralamalarda diğeri tercih edilir.
“Leasing”, Türkçe’ye 1980’lerde bir finansman yöntemi olarak girdi. Gelişmiş ülkelerde zaten varolan bir kurumsal yapı Türkiye’ye adı ile birlikte ithal edildi. Böylece dilimize yeni bir sözcük de kazandırıldı.
O dönemde özellikle küçük firmaların yatırımları için bankalardan kredi almaları çok zordu. En önemli sorun gerekli teminatlardı. Uzmanlaşmış mali kuruluşun makinanın mülkiyetini kendinde tutması ve onu firmaya kiralaması sistemi rahatlatabilirdi.
Yeniliğe direnci kırmak için bir teşvik getirildi. Leasing aracılığı ile alınan sermaye mallarında KDV oranı düşük tutuldu. Teşvik geçici idi: sektör gelişip büyüdükten sonra kaldırılacaktı.
KDV’nin mantığı
Katma değer vergisi mal ve hizmetler üstünden alınan ama çok ilginç özellikleri olan bir vergidir. Konuyu değerlendirmek açısından kısaca hatırlamakta yarar görüyorum.
Birinci özelliği üretimin tüm ara kademelerinde mal-hizmet satın almada ödenen KDV’nin geri alınmasıdır. Yani üretici aslında katma değer vergisi ödemez. Aldığı girdilere ödediği KDV’yi ürettiği mal-hizmetin satışında tahsil ettiği KDV’den düşer. Maliye’ye sadece aradaki farkı yatırır.
Diğer üreticilerden alınan girdilerin değeri ile üretimin satış değeri arasındaki fark nedir? Üreticinin o mal-hizmete kattığı değerdir. Yani ücret, kâr, faiz, rant diye özetlenen faktör gelirleridir. O nedenle “katma değer vergisi” denir.
Özetleyelim: Üretici vergiyi Maliye adına topluyor ama kendisi ödemiyor. Peki, kim ödüyor? Nihai kullanıcı yani tüketici ödüyor. KDV’yi modern ve başarılı bir vergi yapan bu özelliğidir.
Kayıtdışı sorunu
Mantığı sürdürelim. Firma aldığı makina-teçhizata ödediği KDV’yi sattığı mal-hizmetten tahsil ettiği KDV’den düşüyor. Bu durumda firma açısından vergi oranı önemsizdir. Düşük ya da yüksek, ödediği vergiyi mal-hizmeti satarken geri almaktadır. Ancak bu işin bir püf noktası vardır. Firmanın pozitif katma değer üretmesi yani sattığı mal-hizmetin gelirinin diğer firmalardan satın aldığı girdilerin bedelinden yüksek olması gerekir. Aradaki farkın ücret, faiz, rant ve kâr toplamı olduğunu tekrar vurgulayalım.
Sanırım lafı nereye getirdiğimi anladınız. KDV’nin katma değer yaratan bir üreticinin üstünde kalması ancak bir koşulla mümkündür. Firma faturasız satış yapıyorsa KDV tahsil edemez. Ödediği KDV’yi geri alamaz.
Görüldüğü gibi, mali kiralamaya sağlanan vergi kolaylığı aslında kayıtdışı ekonomiyi teşvik etmiştir. Kayıt içindeki firmalar açısından haksız rekabet yaratmıştır. Finansman yöntemine bakılmadan sermaye mallarına tek vergi oranı uygulanması doğru bir karardır.