Küresel mali istikrar
.
Çok önemli bir “ilk” dün TÜİK tarafından gerçekleştirildi. 1998 bazlı seri için takvim ve mevsim etkileri temizlenmiş milli gelir verileri yayınlandı. Böylece veri üretiminde ciddi bir eksiklik daha giderildi.
Gelişmiş ülkeler uzunca süredir bu yönteme geçmişti. Çünkü bir yıl öncesi ile karşılaştırma özellikle konjonktürün kırılma dönemlerinde anlamını kaybediyor. İnsanlar bir önceki döneme kıyasla değişimi görmek istiyor.
İşareti mayısta gelmişti. 2005 bazlı sanayi üretim endeksi için takvim ve mevsim etkileri düzeltilmiş veriler yayınlanmaya başladı. Herhalde yakında aynı yöntem milli gelire de uygulanır dedik. TÜİK’i kutluyorum.
Daha temmuz sanayi üretimi ve ilk yarı milli gelir verilerini değerlendiremedik. Kısaca durumu özetleyelim. Yeni verilere göre, hem sanayide hem milli gelirde dipten dönüldüğü görülüyor. Yani bir önceki döneme kıyasla artış var. Ayrıntısına döneceğim.
IMF’den kritik rapor
IMF tarafından hazırlanan 2009’un ikinci Küresel Mali İstikrar Raporu dün yayınlandı. IMF’in krizden çıkış hakkında gözlem ve analizleri zaten merak ediliyordu. İstanbul’da açıklanması bizim medyanın da ilgisini artırdı.
Nisan raporu ile fark ilk sayfadan itibaren hissediliyor. Nisanda tüm analizler karamsar bir tablo çiziyordu. Bu kez hava değişmiş. Hâlâ bazı tedirginlikler var. Ama raporun genel tonu çok daha iyimser.
Küresel mali kriz bitti mi? Resmi kuruluşlar kendilerini bağlayacak yargıları sevmez. Açık kapı bırakmayı, genel gözlemler yapmayı tercih eder. Ona rağmen IMF mali krizde en kötüsünün geride kaldığı yönünde ifadeler kullanıyor. Anlamlıdır.
İyimserlik krizin küresel mali kesimde yol açtığı toplam zarar hesabına yansıyor. Nisanda 4 trilyon dolar hesaplanmıştı. Ekimde 600 milyar dolar azalmış. Şimdi 3.4 milyar dolar zarar öngörülüyor. Ama rapor hemen uyarıyor: Sakın rehavete kapılmayın. “Rehavet” (complacency) sözcüğü metinde sık geçiyor. Mali piyasalar toparlanmaya başlayınca hükümetlerin acılı reçeteleri uygulamaktan vazgeçmesinden korktuğunu hissediyoruz. Haklıdır.
Bir modelin sonu
Adettir; böyle durumlarda Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren konulara bakılır. Bence raporda önemli bir gözlem var. Geri planda küresel kredi mekanizmasındaki zafiyetlerin bir süre daha sürmesi ve toparlanmanın yavaş seyretmesi yatıyor.
Dolayısı ile, büyümesi dış kaynak girişine bağımlı ekonomiler için karamsar bir tablo çiziliyor. Avrupa’nın yükselen ekonomilerine açık referans veriliyor. Eski modele, yani genişleyen iç talep ve büyük dış açıkla büyümeye geri dönüş olanaksız görülüyor.
Katılıyorum. Türkiye bu çıkmaz yola 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikaları sonucu girdi. Zaten küresel krizden önce soluğu kesilmişti. Kriz düzeltmenin, yani iç taleple ihracat arasında yeni bir denge kurmanın maliyetini artırdı. O kadar...