Küresel büyüme yavaşlar
.
Kriz sonrasında küresel ekonomide hızlı büyümenin önündeki engellere bakıyoruz. Karmaşık ve çok bilinmeyenli bir süreç olduğu biliniyor. Koşulları birbirine benzeyen iki ülke bulmanın imkânsızlığı da cabasıdır.
Şimdiye kadar ABD-Çin ikilisinin simgelediği küresel dengesizliğe odaklandık. Sol söylemde “başat çelişki” kavramı vardır. Dünya ekonomisinin yakın gelecekte seyrini bu iki ülkenin uygulayacakları iktisat politikaları belirleyecektir.
Dolayısı ile AB ve euro bölgesini başka bir yazı dizisine bıraktık. Keza, ham madde fiyatları ve ham madde ihracatçısı ülkelerin dış fazlaları da ayrı bir yazı dizisi gerektiriyor. Bu konulara ileride gireceğiz.
Yeniden “saadet zinciri” mi?
Başarılı tedavinin önkoşulu doğru teşhistir. Temel sorun üretim ve talebin küresel dağılımında biriken dengesizliktir. Çin üretimini tüketiminden daha hızlı artırıyor. Kime satacak? ABD’nin üretimine kıyasla fazla tüketim yapması gerekiyor.
Mali kriz ABD’de özel kesimin borçlanma sınırını aştığını kanıtlıyor. Devreye Keynes’çi maliye politikası giriyor. Devasa bütçe açıkları sayesinde tüketim oranının düşmesi engelleniyor. Resesyon ve işsizlik denetim altına alınıyor.
Ne var ki, bu yöntem ABD’de düzeltme sürecinin başlamasını geciktiriyor. Aynı anda Çin’in düzeltmeye direnmesini mümkün kılıyor. Son yazıda “statüko düzeltmeye karşı” dedik. “Dengesizlikte dengeyi ne bozar?” diye sorduk.
İlk bakışta mevcut durumun pekâlâ uzun süre devam edebileceği düşünülebilir. Benzer görüşler kriz öncesinde de seslendiriliyordu. ABD bütçe açığı verir. Çin elindeki dolar fazlasını Amerikan tahvillerine yatırır. “Saadet zinciri” yürür.
En belirgin itiraz mali piyasa kökenlidir. ABD’de borç oranının artmasına piyasalar nereye kadar tahammül eder? Beni ikna etmiyor. Kritik tahdit Çin’in ABD tahvillerine talebidir. Statüko Çin’in çıkarları ile uyumlu ise pekâlâ devam edebilir.
Büyümeden al haberi
Ben büyüme cephesine bakmayı tercih ediyorum. Çin’in bugünkü modeli giderek hızlanan bir ihracat artışı gerektiriyor. Kriz öncesi dönemde ABD’nin düşen tasarruf oranı ve artan iç talebi bunu mümkün kılmıştı. Dış açığı hızla büyümüştü.
Kamu harcamaları ile adeta suni teneffüs cihazına bağlanmış ABD ekonomisi aynı performansı gösterebilir mi? Hayır. Tahvillerini satsa bile ABD yavaş büyümeye hatta durgunluğa mahkûmdur. Çin’in artan üretimini masedecek güce sahip değildir.
Çok önemlidir. Statükonun korunması (yani düzeltmenin gerçekleşmemesi) küresel talebin küresel üretimden daha yavaş artmasına yol açar. Dolayısı ile Çin’in ihracatı teklemeye başlar. Büyüme hızı düşer.
Böylece esas sorumuza ulaştık. İhracatla büyüme modelinin tıkanması Çin’in tavrını nasıl etkiler? Daha açık soralım. Parasının değer kazanmasına izin verir mi? Ne zaman? Çin büyümeyi iç talebin çekmesini kabullenmeden küresel ekonomide hızlı büyüme hayaldir.
Cevaplar bilinmiyor. Ama bu sürecin bayağı sancılı geçmesini bekliyorum. Velhasıl küresel ekonominin yakın geleceği için iyimser olamıyorum.