Kriz ivme kazanıyor
.
Cuma gecesi Kongre beklenen kurtarma paketini kabul etti. Amerikan vergi mükellefinin cebinden 850 milyar dolar çıkacak ve bu para ile piyasaların çökmesi engellenecekti. Ama evdeki hesap çarşıya pek uymuşa benzemiyor.
Bugün Asya ve Avrupa’da borsalar tekrar çöktü. Yazıya başlarken New York borsasını kontrol ettim. Kötü bir gün geçireceğine kesin gözle bakılıyordu. Nitekim sert düşüşle Dow Jones endeksi çok uzun süredir ilk kez 10.000’in altını gördü.
Bu dalga Türkiye’yi de fena vurdu. Bir günde dolar 1.37 YTL’ye, euro 1.86 YTL’ye tırmandı. Sepet bazında günlük değer kaybı yüzde 4.0 ediyor. IMKB-100 endeksi ise yüzde 8 düşerek 32.000’in altına indi.
Ekonomi böylesi garip bir alemdir. Niyetlerle sonuçları çakıştırmak bazen çok zor olur. Mali piyasaları kurtarmak için dünyanın parasını harcamayı kabul edersiniz. Sonuç hiç de öngördüğünüz gibi çıkmaz. Şaşkınlıkla izlersiniz...
“Avrupa blues”
“Blues” sözcüğünün kökeninde Amerikan zencilerinin hüzün ve efkar dolu şarkıları yatıyor. Anadolu’nun uzun havalarına (bozlak) benzetilebilir. Zamanla keder, bunalım ve mutsuzluk hallerini ifade etmeye başladı.
Geçen hafta mali krizin Avrupa’yı da kasıp kavuracağı iyice ortaya çıktı. Avrupa’da yatırım bankacılığı geleneği zayıftır. O nedenle sorunlar mevduat bankalarında ve uzmanlaşmış ipotek kredisi kurumlarında yoğunlaştı.
“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur” derler. Wall Street’in ürettiği karmaşık mali ürünlerin vaadettiği yüksek getiriye tamah edip bunları bilançolarına koyan Avrupa bankalarının eninde sonunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacakları biliniyordu.
Bir likidite sıkışıklığından mevduatın önemli avantajları vardır. Para piyasasına kıyasla çok daha istikrarlı bir fon kaynağıdır. Vadesi daha uzundur. Vatandaşın tepkisi daha yavaştır. Dolayısı ile banka yönetimine sorunlarla başetmek için zaman kazandırır.
Madalyonun öbür yüzünde yarattığı siyasi duyarlılık yer alır. Vatandaş aynı zamanda seçmendir. Hükümetler mevduat sahibinin çıkarlarını korumaya büyük özen gösterir. Sorun belirince hızla banka devletleştirilir. Ya da mevduat sigortası kapsamı genişletilir.
Sıra reel ekonomide
Artık sıra reel ekonomidedir. ABD için iç piyasayı canlı tutan ucuz ve bol kredi dönemi bitmiştir. İç taleple birlikte üretim de düşmeye başlayacaktır. Tatsız bir “kısır döngü” kaçınılmaz durmaktadır. Ekonominin paket maket dinleyeceğini beklemek saflıktır.
AB’nin durumu daha parlak değildir. İç talep zaten yapısal nedenlerle sorunludur. Bankaların sıkıntısı iç talebi ve oradan üretimi vuracaktır. Üstelik küresel konjonktür bu kez iç talep yetersizliğini ihracatla aşmaya da izin vermemektedir.
Başta Çin, düzeltme sürecinin geri kalan dünyayı nasıl etkileyeceğini bir başka yazıda ele alacağım.