Kredi konusuna bakıyoruz
.
Küresel mali piyasalar haftaya iyi başlamadı. Euro bölgesinde gerginlik bekleniyordu. Nitekim Avrupa borsaları (İMKB dahil) düştü. Buna karşılık euro fazla etkilenmedi.
Son baktığımda parite 1.29 civarında seyrediyordu. Hani euro dağılıyordu?
Buna karşılık mali piyasalar ve varlık fiyatları hakkında karamsar uyarılar sıklaştı. Gelişen ülkelerden genel bir çıkışın işaretlerini görenler var. TL dün az da olsa değer kaybetti. Döviz sepeti 1.82 TL’ye çıktı. Son on ayın en yüksek değeridir.
Kasım sanayi üretimi TÜİK tarafından açıklandı. Geçen yıla kıyasla kasımda toplam sanayi üretimi yüzde 9,1; imalat sanayii üretimi yüzde 9,7 arttı. Piyasa yüzde 8,5 civarını öngörüyordu. Büyüme son çeyrekte de yüksek gelebilir.
Takvim ve mevsim etkisi arındırılınca ekime kıyasla üretimde azalma görülüyor. Toplam sanayi yüzde 1,3 , imalat sanayii yüzde 1,7 düşüyor. Artış eğilimi kırıldı mı? Uzun bayram tatilinin etkisi olabilir. Bence aralık verisi önem kazandı.
Kredi kanalı
Para politikası tartışmalarında özel kesim kredilerinde hızlı artış anahtar rol oynuyor. Bir süredir ayrıntısına girmek istiyordum. Ama bir türlü sıra gelmedi. 201’in ilk enflasyon raporu gelecek hafta açıklanıyor. Ondan önce bakmak istedim.
Kredi hacmindeki değişim konjonktürün kritik değişkenlerinden biridir. Para politikası ile talep düzeyi arasındaki bağı krediler kurar. İktisatçılar “kredi kanalı” der. Faiz ve likidite politikalarının esas amacı kredi hacmini hedeflenen yönde etkilemektir.
Doğal olarak, kredi hacminin öncelikli belirleyicisi kredi talebidir. Geri ödeme kapasitesi olan tüketicilerin ve firmaların borçlanma arzusunu yansıtır. Bazen krediye talep olmaz. Japonya tipik örnektir. Şimdi ABD de ona benzedi.
Talep varsa, kredi hacmini arz koşulları belirler. İki etken öne çıkar. Biri bütçe açığıdır. Çünkü bankalar önce kamu açığını finanse eder. Devlete borç vermenin hem riski azdır hem yönetimi kolaydır. Diğeri bankaların yarattığı kaynaklardır. Başta mevduat gelir. Onu mali sistemden temin edilen kaynaklar izler. İç-dış mali piyasalardan ve Merkez Bankası’ndan temin edilen fonlar krediye dönüştürülür.
Kredi patlaması
Ders notlarına benzedi, biliyorum. Ama kredi hacmindeki değişimin birden fazla etkene bağlı olduğunu vurgulamak istedim. Ekonomide çok rastlanır. Yeterli bilgi için bir tek gösterge yetmez. Çok sayıda değişkeni eşanlı izlemek gerekir.
En kolayından başlıyoruz. Türkiye’deki bankaların reel kesime açtığı nominal kredi miktarını Merkez Bankası her hafta yayınlıyor. Tüketici (konut, araç, ihtiyaç vs.) ve firma kredilerinin toplamıdır. Reel verilere ulaşmak için TÜFE’den yararlanıyoruz. Grafik Ocak 2009’dan bu yana kredi ve mevduat hacminde yıllık değişimi gösteriyor. Çubuklar kredi, kesikli çizgi mevduattır.
Reel kredi hacmi krizde daralıyor. Talep mi yoksa arz mı? İkisi de olabilir. Ama 2010 yılbaşında krediler canlanıyor. Mevduat artışını geçiyor. Sonra iyice kopuyor. Yaz aylarında duraklar gibi olsa da sonbaharda patlıyor. Mevduat artışının üç katına yükseliyor.
Tefsirine yerim kalmadı. Devam edeceğim.