Konjonktür analizi zordur
TÜİK’in açıkladığı veriler, üçüncü çeyrekte büyüme hızında ani ve nisbeten sert bir düşüş yaşandığını gösterdi. Beklenen bir gelişme değildi. Sanayi, istihdam, dış ticaret, enflasyon, vs. diğer makro göstergelerde bu yönde işaret olmadığı düşünülüyordu
TÜİK’in açıkladığı veriler, üçüncü çeyrekte büyüme hızında ani ve nisbeten sert bir düşüş yaşandığını gösterdi. Beklenen bir gelişme değildi. Sanayi, istihdam, dış ticaret, enflasyon, vs. diğer makro göstergelerde bu yönde işaret olmadığı düşünülüyordu.
Örneğin bir hafta öncenin CNBC-e anketinde büyüme hızı (GSMH) üçüncü çeyrekte yüzde 4.9, yıl sonunda yüzde 5.7 öngörülüyordu. Üçüncü çeyrek için 1.9 puan iyimserlik, son çeyrek ve yıllık büyüme hızında aşağı doğru revizyonları gündeme getirdi.
Ekonomik aktiviteyi ölçen milli gelirde ani ve beklenmeyen dalgalar konjonktürü tahmin edenleri daima gerer. Hızlı bir karara zorlar. Raslantısal yada hesaplama kökenli geçici bir olay mı? Yoksa ekonomik genel eğilimde kalıcı bir değişmeyi mi yansıtıyor?
Böyle anlarda doğru teşhis koymak son derece önemlidir. İster geçiciyi kalıcı ister kalıcıyı geçici zannedin, neticede kısa dönemli tahminlerde ciddi yanılgılar oluşur. Üstelik, tahminci mesleğinde en çok hata böyle durumlarda yapılır.
Olur böyle dalgalar...
Önce geçici bir durum olma ihtimaline bakalım. Muhtemel nedenlerini üç kategoriye ayırabiliriz. Sırası ile bunları gözden geçirelim.
Geçici dalganın açıklayıcı nedenleri vardır. Bunlar ekonomi içi yada dışı olabilir. Analizi nisbeten kolaydır. Mali piyasalarda Mayıs-Haziran döneminde oluşan çalkantıyı örnek verebiliriz. Diğer göstergelere o kadar güçlü yansımamış olması tek sorundur.
Her ölçme sürecinde, dönem kısaldıkça raslantı devreye girer. Açıklanamayan nedenlerle talep, üretim, vs. bir-iki ay öne yada arkaya kayar. Raslantı boyutu, tanımı gereği, ampirik olarak saptanamaz. Ama pekala sıradandır.
Geçmiş örneklerini biliyoruz. 2004 ve 2005’in ikinci çeyreklerinde büyüme önceki ve sonraki çeyreklere kıyasla düşük kalmıştı. Makul bir neden de yoktu. Ancak, trendden sapma çok daha küçüktü.
Son olarak, dönem kısaldıkça hesaplama hataları devreye girer. Bunlar daha sonra yapılan revizyonlarla düzeltilir. Örnek: 2005 ikinci çeyrek büyümesi (GSMH) Eylül 2005’de yüzde 3.4 iken Mart 2006’da yüzde 5.5’a yükseltildi. Bu yıl neden öyle olmasın?
Düzeltme gerekiyor mu?
Kalıcı olma ihtimali, daha genel bir soruya verilen cevapla bağlantılıdır. Uzunca süredir iktisatçıların en çok ilgilendiren ve o ölçüde kamplara ayrıştıran soru budur. Konjonktürün bu aşamasında Türkiye ekonomisinde bir düzeltme gerekiyor mu?
Açıktır ki, mevcut konjonktür tanımlanmadan ve buraya nasıl gelindiğini anlaşılmadan bu soru cevaplandırılamaz. Bu da bizi, kaçınılmaz olarak para politikasının değerlendirilmesine götürür. 2006 sonunda, Türkiye ekonomisinde bütün yollar para politikasına çıkmaktadır.
Maalesef en heyecanlı noktada yerim bitti. Merak etmeyin, analizi sürdüreceğim.