İstihdamın kalitesi
.
İstihdam ve işsizlik kamuoyunu en çok meşgul eden konuların başında geliyor. Anketlerde sizce en önemli ekonomik sorun nedir diye soruluyor. Ezici çoğunluk birinci sıraya işsizliği koyuyor. Yani vatandaş iş bulmanın çok zor olduğunu söylüyor.
Bu koşullarda TÜİK’in her ay yayınladığı istihdam ve işsizlik verileri medyada geniş yer buluyor. Ekonomi sayfalarında ve köşelerde ayrıntılarına giriliyor. Farklı açılardan analiz ve tefsir ediliyor.
Bazen satırlar arasında, sık sık açık şekilde çok sayıda tartışma yürüyor. Birkaç ana temaya indirgeyebiliriz. Hızlı büyüme yeterince istihdam yaratıyor mu? İç piyasaya yönelik büyüme modeli “istihdam dostu” mudur? Aşırı değerli TL ile işsizlik arasında ilişki var mı?
Bu yazı dizisinin amacı işsizlik sorununa somut çözümler üretmek değildir. Sadece daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Başarılı tedavinin önkoşulu doğru teşhistir. Her fırsatta hatırlatırım.
Önemli bulgular
Yaygın kullanılan istihdam ve işsizlik ölçülerin Türkiye bağlamında yetersiz kalabileceği gözleminden yola çıktık. Yapısal özellikleri daha iyi kapsayan bir yaklaşım aradık. Ücretli istihdamın 15-64 yaş grubuna oranını önerdik.
Nedenlerini tekrarlayalım. Ücret-maaş karşılığı çalışmak vatandaşın “iş bulma” kavramı ile uyumludur. Tarım kesiminde çok düşük, sanayide çok yüksektir. Çalışma çağındaki nüfusa bölününce nüfus artışı sorunu da kapsanmaktadır.
Geçen yazıda cevapladığımız sorulara dönelim. Ücretli istihdam son beş yılda 15-64 yaş grubundan daha hızlı artıyor. Kriz sonrasında da hızlı bir toparlanma görülüyor. Bu durumda büyüme istihdam yaratmıyor diyemeyiz. Yaratıyor.
Yeterli mi? Orada işler karışıyor. Türkiye’de ücretli istihdam oranı çok düşük çıkıyor. Gelişmiş ülkelerin yarısına bile ulaşmıyor. Üstelik çok yavaş artıyor. Son beş yılın temposu ile işsizlik sorununun uzun dönemde bile çözülmeyeceği hemen görülüyor.
Sanayi istihdamı
Bir sonraki soru, yaratılan istihdamın kalitesidir. Nasıl bir iş? Çünkü ekonomide sektörler arasında ciddi verim ve ücret farkları vardır. Aynı şekilde iş gücünün vasıfları da birinden diğerine değişir.
Genelde, hizmet sektörleri çok sayıda düşük vasıf gerektiren ve düşük ücret ödeyen istihdam yaratır. Akla hemen fast-food kasiyerleri, kuryeler, otopark bekçileri vs. vs. geliyor. Buna karşılık sanayide hem verimlilik ve hem ücret daha yüksek olur.
İstihdamın kalitesini nasıl ölçeceğiz? Gene bir oran öneriyorum: Sanayi istihdamı/15-64 yaş nüfusu. Sanayileşme göstergesidir. Almanya ve Japonya gibi sanayisi güçlü ülkelerde bu oran yüzde 20’ye yaklaşır. ABD’de bile yüzde 10 civarındadır.
Türkiye verileri grafiktedir. Son beş yıl kapsanıyor. 2005 başında yüzde 9.3’den kriz öncesinde yüzde 9.8’e yükseliyor. Krizde yüzde 8.7’ye geriliyor. Kriz sonrası toparlanıyor ama ancak 2005 başındaki düzeye ulaşabiliyor.
Anlamı açıktır. Son beş yılda sanayi istihdam artışı nüfusu ancak izlemiştir. Yüksek verim ve yüksek ücretli sanayi çalışanının nüfusa oranı sabit kalmıştır. Ücretli istihdam oranındaki küçük artış tümü ile hizmet kesiminden kaynaklanmaktadır.
Dolayısı ile mevcut büyüme modelinin “sanayi dostu” olmadığını görüyoruz. İstihdam ve işsizliğin farklı yanlarına bakmaya devam edeceğim.