İki yazı için ek açıklama
.
Mali piyasalarda olumlu hava sürüyor. İMKB dün bir ara 40 binin üstüne çıktı. Avrupa borsaları yükseldi. Ben yazıya oturduğumda New York’un yukarıda açılması bekleniyordu. TL az da olsa değer kazandı.
Mali piyasaların bu iyimserliği beni epey şaşırtıyor. Nedenlerini kavramakta açıkça zorlanıyorum. İşlerin bu noktaya geleceğini öngörebildim mi? Kesinlikle hayır. Dolayısı ile karamsarlar arasında yer alıyorum. Bu dalganın beni tedirgin ettiğini söyleyebilirim.
Hoş, iktisatçıların bu konularda şöhreti zaten iyi değildir. Genelde mali piyasalar, özelde borsalara dair yanlış öngörüleri üstüne çok hikâye vardır. Ne diyelim? Ateş olmayan yerden duman çıkmazmış!
Başkan Yılmaz bugün yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nu açıklıyor. Son rapordan (Nisan) bu yana çok şey değişti. Dolayısı ile Merkez Bankası’nın konjonktür analizi ve tahminleri çok önem kazanıyor. Heyecanla bekliyorum.
Yine net hata-noksan
Geçen haftaki net hata-noksan yazıma çok mesaj geldi. Kamuoyunun yakından ilgilendiğini anladım. Bir bölümü eleştirildi. Vatandaşın kendi görüşlerine ters çıkan verilerden hoşlanmadığını geçmiş deneyimlerimden biliyorum.
Türkiye komplo teorileri cennetidir. Bırakın siyaset ve ekonomiyi, futbol maçlarından kadın-erkek ilişkilerine, yaşamın her köşesinde birilerinin bizlere karşı bir takım dümenler çevirdiğine inanç tamdır.
Ödemeler dengesinin net hata-noksan kaleminde büyük fazlalar oluşması bu açıdan tam bir altın madenidir. Düşünsenize; ülkeye oluk oluk döviz akıyor ama Merkez Bankası nereden kaynaklandığını saptayamıyor! Komploya daha müsait ne olabilir?
En muhteşemini kısa süre önce duydum. Irak’ta birileri Saddam’ın milyarlarca dolarlık gizli hazinesini bulmuş. Kamyonların mazot depolarında Türkiye’ye sokmuşlar. Ondan piyasada döviz bollanmış ve kur aşağı gitmiş.
Sayıları tekrarlayalım. Net hata-noksan kaleminde Ekim 2008’de 7.6 milyar dolar fazla var. Vergi affı ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Onu hariç tutarsak, Aralık 2006’dan bu yana toplam fazla sadece 1.6 milyar dolardır. Kayda değer bir büyüklük değildir.
Yine sigara yasağı
Pazar günü çıkan “Sigara içme hakkı” başlıklı yazıma da çok tepki geldi. Hepsi sigaranın zararlarını vurguluyor. İnsan sağlığına bu kadar olumsuz etki yapan bir alışkanlığın yasaklanmasına karşı çıktığım için beni eleştiriyor.
Kendimi iyi anlatamadığım duygusuna kapıldım. Sigara içmenin kısıtlanmasına karşı değilim. Örneğin lokanta ve kahvelerin “sigara içilen” ve “sigara içilmeyen” şeklinde ayrışması bana çok makul geliyor.
Ancak yasakçı anlayışa ilke olarak karşıyım. Çoğunluğa yaşam tarzlarına yasaklar getirme hakkını tanımaktan korkarım. Bugün sigara olur; yarın alkol, öbür gün sakal, daha sonraki gün mini etek, öyle gider.
İşin özünde bireysel özgürlükle kamu yararı arasındaki hassas dengeler yatıyor. Çözüm bir yasaklar toplumuna geri dönmek değildir. Özgür tercihler toplumunu tesis edebilmektir.