Hindistan
.
Pazar günü ilginç bir konferans için Yeni Delhi’ye geldim. Toplantılar sabah erken başlıyor, geç saatlere kadar sürüyor. Tartışmaların yoğunluğundan arada kahve molası bile verilmiyor.
Birkaç gündür dış dünyadan kopuk yaşıyorum. Döviz, faiz, bütçe, işsizlik, vs. Türkiye’de ve dünyada neler olup bittiğinden tamamen habersizim. Doğrusu hoş oluyor. Bunu öngörüp salı günü çıkan yazımı önceden bırakmıştım.
Konferansı bir İtalyan vakfı düzenliyor: ResetDoc (www.resetdoc.org ). Bir internet dergisi de var. Kültürler arası diyaloğun zenginleştirilmesini amaçlıyor. Birkaç yıldır İstanbul’da ağırlıyoruz. Mayısta gene Bilgi Üniversitesi‘ne gelecekler.
Konferansın başlığı: Kültürel ve Dini Çoğulculuk, Hint Demokrasisi ve Müslüman Azınlık; Doğu-Batı Karşılaştırmaları. Vatandaşlık, hukuk, laiklik, azınlık hakları, piyasa vs. temel konular uzun uzun tartışıldı. Avrupa ve Hint deneyimleri karşılaştırıldı.
Hindistan bir kıta
Son dönemde dünya medyasında Hindistan’a ilgi büyük. Çok nedeni var ama küresel krizden etkilenmeden büyümeye devam etmesi öne çıkıyor. The Economist iki hafta önce “Hindistan nasıl Çin’den daha hızlı büyüyecek” sorusunu kapağa taşıdı.
Benim Hindistan’a ikinci gelişim. İlkinde çok şaşırmıştım. Bu kez hazırlıklıyım. Hindistan’ın aslında bir ülke olmadığını, bir kıta olduğunu, dolayısı ile tek tek ülkelerle karşılaştırılamayacağını biliyorum.
Sayılarla başlamakta yarar var. Hindistan’ın nüfusu 1.2 milyar civarında ve artmaya devam ediyor. ABD, Kanada, Meksika, AB, Türkiye, Rusya, hepsini topladığınızda Hindistan’ın nüfusuna yetişemiyor.
Hindistan deyince daima bu basit gerçeği hatırlamak gerekiyor. Bir an için yukarıda saydığım ülkelerin ırk, millet, din, dil, kültür, doğa, sanat, vs. açısından ne kadar büyük çeşitliliğe sahip olduğunu düşünün. Aynı çeşitlilik Hindistan’ın içinde var.
Örneğin Müslümanların oranı yüzde 13. Yüksek sayılmaz. Ama 160 milyon Müslüman Hintli ediyor. Böylece Endonezya’dan sonra ikinci en büyük Müslüman ülke oluyor. Yukarıda da söyledim; Hindistan bir kıta; ülkelerle karşılaştırmamak gerekiyor.
Çeşitliliğe methiye
İnsanlar Hindistan’a kayıtsız kalamıyor. Gelen ya nefret ediyor ya çok seviyor. Ortası olmuyor. İlk grubu anlıyorum. Fakirlik, sefalet, pislik, hastalıklar, trafik kaosu, çirkin yapılaşma, say sayabildiğin kadar... Türkiye’den gelenleri bile rahatsız ediyor.
Ama ben ikinci gruptayım. Beni bizzat çeşitlilik cezbediyor. Etrafı gözlerken bizim ora insanlarının ne kadar birbirine benzediğini fark ediyorum. Floresan morların, sarıların, yeşillerin kaynaştığı rengârenk giysileri görüyorum. Binlerce baharatın yarattığı özel lezzetleri tadıyorum.
Lafı uzatmayalım; derdimi anlatttığımı sanıyorum. Hindistan’ı seviyorum. Ayrıca bir iktisatçı ve sosyal bilimci açısından fevkalade ilginç ve önemli buluyorum. Ama ciddi konuları bir başka yazıya bırakıyorum.