Gelir deflasyonu ve reel faiz
.
Atalarımız güzel söylemiş; ne olduğunu bırak ne olacağına bak! Japon Hava Yolları iflas bayrağını çekti. Bir dönemin mucize ekonomisi fena çarpıldı. Döviz, tasarruf, teknoloji, eğitim, disiplin, var oğlu var... Büyüme yok. Yanlış iktisat politikası böyle çökertir.
Yunanistan vakası her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Şimdi de euro etkilendi. Dolar karşısında değer kaybediyor. Diğer euro ülkeleri için iyi haberdir. Rekabet güçleri artıyor. Halbuki Türkiye’ye zararı yararından fazla olabilir.
Türkiye’nin IMF literatürü zaten çok zengindi. Mahfi Eğilmez’in Radikal’de çıkan hoş yazısı iyice renklendirdi. Üstelik beni başrole yerleştirip kıyak geçmiş. IMF’in sadece lobisi yok; fobisi ve hobisi de var diyor. Bu topa keyifle girerim. İlk fırsatta...
Faizler ve nominal gelir
“Gelir deflasyonu” kavramı hayatımıza bu yıl girdi. Nedeni basit; eskiden reel ekonomi küçülse de enflasyon sayesinde cari fiyatlarla milli gelir artardı. Yani kriz dönemlerinde bile nominal gelirler yükselirdi.
Yarım yüzyıllık adet bu yıl değişti. Nominal milli gelir bir önceki yılın altında çıktı. Ama ses getireceğini zannettiğim bu olayla iktisatçılar fazla ilgilenmedi.
Halbuki nominal gelir değişimi çok önemlidir. Para politikasının ne ölçüde gevşek ya da sıkı olduğunu ölçerken işe yarar. Faizler, dar ya da geniş para miktarı, kredi hacmi vs. para politikasını değerlendirmekte kullanılan göstergeler arasında yer alır.
Nedenlerini aşağıda anlatacağım. Nominal gelir artışı ile politika faizi karşılaştırılır. Faizden yüksek gelir artışı gevşek, düşük gelir artışı sıkı para politikası anlamını taşır. Bu ölçüye göre gelir deflasyonu halinde sıfır faizde bile para politikası sıkı kalır.
Kimin reel faizi?
Reel faiz hesabı enflasyon düşülerek yapılır. Faiz yüzde 10 ise 100 TL bir yıl sonra 10 TL faiz öder. Enflasyon yüzde 5 ise 5 TL enflasyona gider. Kalan 5 TL borç verenin reel getirisidir. Ancak, bu hesabın bir püf noktası vardır. Söz konusu olan borç verenin (ya da rantiyenin) reel faizidir. Enflasyonda ölçme hatası yoksa gerçeği yansıtır.
Ya borçlu? Firmaya (üreticiye) odaklanıyoruz. Ödediği faizin ona getirdiği reel yük enflasyona değil gelirindeki değişime bağlıdır. Geliri yükseldikçe faiz yükü azalır. Tersi durumda artar. Yani borçlu için faizin reel yükünü nominal gelirdeki değişim belirler.
Sanırım nereye geldiğimi anladınız. Gelir deflasyonu, adı üstünde, ekonomide düşen gelirler demek. Faiz sıfır olsa bile, borçlu üreticinin yükünü arttırıyor. Sıkıntıya düşürüyor. Varlık sattırıyor. Üretimini köstekliyor. Yatırımlarını durduruyor. Vs vs.
Türkiye’ye gelelim. İlk çeyrekte nominal milli gelir yüzde 2.7 gerilerken gecelik faizin dönem ortalaması yüzde 11.7 idi. Buradan borçlu üretici için faizin reel yükü yüzde 14.4 hesaplanıyor. İkinci çeyrekte yüzde 13.7’ye, üçüncü çeyrekte yüzde 7.9’a geriliyor.
Para politikasını değerlendirirken bu sayıları unutmayın. Ben de Mahfi’ye laf atarak bitireyim: “Yüksek faiz lobisine” duyurulur; imza “yüksek faiz fobisi”. Ha ha ha...