G-20 toplantısı
.
Mali piyasalarda göreli istikrar sürüyor. Ukrayna’da yaşananların içeriyi olumsuz etkilemesi beklenirdi. Ona rağmen dolar 2.18 TL (sepet 2.56 TL), gösterge tahvil faizi yüzde 11 civarında tutundu. “Asayiş berkemal” sayılır.
Sektörel güven endeksleri şubat sonuçları TÜİK tarafından açıklandı. Perakendede hafif, inşaatta sert güven azalışı görülüyor. Hizmetlerde ise küçük bir artış var. İlk çeyrekte iç talepte daralma ihtimali güçlüdür. Boyutunu şimdilik kestiremiyoruz.
Küresel politika koordinasyonu
6 Şubatta gelişen ülkeleri sarsan mali çalkantının sorumlusu kim diye sormuştum. (“Kimin kabahati?”) Tartışmaya Başbakan Yardımcısı Babacan da katıldı. G-20 toplantısı öncesinde gelişmiş ülkeleri eleştirdi.
Küresel kriz sırasında ve sonrasında G-20 toplantıları özel önem kazanmıştı. Başta ABD, mali krizle boğuşan gelişmiş ülkeler, gelişen ülkelerde genişleyici iktisat politikaları uygulanmasını istiyordu. Adına da küresel politika koordinasyonu dendi.
Sonuç alındı. Gelişen ülkeler maliye ve para politikalarını gevşetti. Hızlı toparlanma en kritik dönemde dünya ekonomisine hayati talep desteği sağladı. Ama bedeli de vardı. Dış açıklar patladı. Türkiye en tipik örneğidir.
Koşullar değişince
G-20 maliye bakanlarının Sydney toplantısı öncesinde konu tekrar gündeme geldi. Ne var ki, koşullar ve roller değişmişti. Bu kez gelişen ülkeler rahatsızdı. Gelişmişler ise yangını söndürmüş, ortalığa saçılan likiditeyi geri çekme derdine düşmüştü.
Gelişen ülkelerin tezini özetleyelim. Düzeltmenin intizamlı gerçekleşmesi için (“yumuşak iniş”) zamana yayılması isteniyor. Aksi hâlde gereksiz ekonomik ve politik hasar oluşacaktır. Somut çıkarsaması sürecin sarsıntı yaratmayacak tempoda yürütülmesidir.
Sonuç aldılar mı? Hayır. Zaten Fed Başkanı Yellen ilk konuşmasında (tam G-20 öncesinde) “politikamızı ekonomimizin ihtiyaçları belirler, nokta” demeye getirmişti. Dolar dünya rezerv parası kaldıkça bu eşitsiz ilişki sürecektir. Gerisi teferruattır.