G-20 toplantısı
.
Haftaya Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve hemen ardından gelen G-20 toplantısı damgasını vurdu. Dünya liderleri bir araya gelince medyaya gün doğuyor. Olmadık ayrıntılar gündemi işgal edebiliyor. Eski tabirle zarf mazrufun önüme çıkıyor.
Gene öyle oldu. Kaddafi’nin çadırı, Berlusconi’nin Bayan Obama’ya bakışı, Carla Buruni’nin kıyafeti vs. başlıklara taşındı. Her zaman olduğu gibi, her ülke kendi liderinin söylediklerine odaklandı.
Bu tür uluslararası forumlarda, demokrasilerden gelen liderlerin esas derdi iç siyasette avantaj yakalamaktır. İçerik kısmını teknik kadrolar hazırlar. Sonuç bildirisi genellikle önceden yazılır. Bazen birkaç küçük değişiklik yapılır. O kadar.
Yanlış anlama olmasın. G-20 toplantısını küçümsemiyorum. Tam tersine, küreselleşmenin geldiği noktada yararlı bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Ancak, kısa dönemde etkisi kısıtlıdır diyorum.
İlk küresel kriz
Kriz nedir? Nisbeten sakin bir çizgide seyreden süreçte ani bir kopuş, kırılma yaşanmasıdır. Neden olur? Nesnel koşullar değişir ama zihniyetler ve kurumlar buna ayak uyduramaz. Dengesizlikler birikir. Şiddetli bir sarsıntı gerekir.
Bu krizin geri planında 20.nci yüzyıldın büyük teknolojik, ekonomik ve siyasi dönüşümleri yatıyor. Saymaya gerek yok: internet, komünizmin sonu, AB ve Euro, Çin ve Hindistan’ın yükselişi, vs. vs.
Bu süreçte küresel ekonomi hızla bütünleşti. Ülkeler arasında mal, hizmet ve finans akımları inanılmaz boyutlara tırmandı. Gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak ekonomilerin karşılıklı bağımlılıkları arttı. Küresel ekonomi 21.inci yüzyıla böyle girdi.
Ne var ki, küresel kurumlar ve iktisat politikası anlayışları gerekli dönüşümü geçirmedi. Onlar geçen yüzyılda kaldı. Yeni koşulların gerektirdiği tedbirler alınmadı. Reel ekonomide ve mali kesimde büyük dengesizlikler engellenemedi.
Olayın bu boyutu iyi anlaşılmalıdır. “Tüm krizlerin ağababası” aynı zamanda tarihin ilk küresel krizdir. Bir: Küresel ekonomide ulusal iktisat politikası çabasının krizidir. İki: Küresel ekonominin gerektirdiği küresel kurumsallaşmadan kaçınmanın krizidir.
Arayış önemlidir
Kriz değişime direnildiği için patlar. Bu bakıma, tarihin değişimi zorlama mekanizması olarak görülebilir. Eski çözümlerin yeni koşullarda yetersizliğini belirginleştirir. Toplumları yeni çözümler aramak zorunda bırakır.
Aynen öyle oluyor. G-20’nin ortaya çıkması, bu ihtiyacın başta ABD, gelişmiş ülkeler tarafından kabul edildiğini, yeni koşullara uygun bir kurumsallaşma ve iktisat politikası anlayışı arayışının başladığını simgeliyor. Çabalar üç alanda yoğunlaşıyor.
Bir: konjonktür politikalarının küresel düzeyde koordinasyonu. Bir dizi somut adım atılıyor. İki: finans kesimine küresel denetleme. Tartışmalı ama ilerleme işareti var. Üç: küresel rezerv para yaratılması. IMF’in güçlendirmesi ve yönetim reformunda odaklanıyor.
Özetleyelim: G-20 toplantısı içerdiği arayış açısından önemlidir. Kısa dönemli somut sonuçları ikincildir. Sürecin yavaş işleyeceğini ve yeni koşullara uygun iktisat politikası anlayışı ve küresel kurumların oluşturulmasının uzun süre gerektireceğini bilmeliyiz.