Finans ateş altında
.
Kıbrıs AB ve IMF’in taleplerine uymak zorunda kaldı. Sigorta sınırı (100 bin euro) üzerinde mevduatlara yüklü vergi geldi. Alternatifi euro’dan çıkmak ve büyük ekonomik kaosu göze almaktı. Kırk satır yerine kırk katır tercih edildi.
Kıbrıs artı barış süreci artı İsrail’in geri adımı, normalde iç piyasanın olumlu etkilenmesi beklenirdi. Öyle olmadı. Döviz sepeti dün sabah 2.09 TL’yi aştı. Gösterge faiz yüzde 6,3’e çıktı. İlginç buluyorum.
Para Politikası Kurulu bugün olağan toplantısını yapıyor. Piyasa faizlerde değişiklik öngörmüyor. Ama TL karşılıklarda ılımlı bir artış bekliyor. Merkez Bankası’nın mevcut tavrı ile uyumludur. Göreceğiz.
Finans piyasası etkin mi?
Kıbrıs’ta yaşananlar iktisat politikasının bazı temel tartışma alanlarını yeniden canlandırdı. Tahmin edileceği gibi, eleştiriler genelde finans piyasalarına özelde bankacılık kesimine odaklanıyor. İç içe iki eleştiri öne çıkıyor.
İlki finans piyasalarının etkinliğidir. “İşbilirlik” deniyor. Bu tezi savunan yaklaşım banka sisteminin kendi kendini düzeltecek mekanizmalara sahip olduğunu iddia ediyor. Dolayısı ile sıkı kamu denetimine gerek görmüyor.
Kıbrıs krizi ise tersini söyleyenleri haklı çıkartıyor. Çünkü bankaların kısa dönemli kârlar uğruna aşırı riskler aldıklarını kanıtlıyor. Bedeli sonradan bütün toplum tarafından ödeniyor. Böylece sıkı kamu denetimi tezi güçleniyor.
Konvertibilite yararlı mı?
“İşbilirlik” temasının önemli bir uygulaması sermaye hareketleridir. Sermaye akımlarına kısıtlamaların kaldırılmasına “konvertibilite” deniyor. Türkiye bu kritik adımı 1989’da attı. Kıbrıs krizi ile yararları yeniden sorgulanıyor.
Bol dış finansman olunca içeride finans kesimi hızla büyüyor. Daha fazla risk alınıyor. Ülke yapay bir bolluk yaşıyor. Ama eninde sonunda hesaplaşma günü geliyor. İç dengesizlik dış dengesizlikle birleşiyor. Kâbus başlıyor.
Paul Krugman son iki yazısında bu temaları işliyor: “Define Adasında Travma” ve “Sıcak Para Blues”. Başkan Başçı da Viyana’da yaptığı konuşmada aynı analizi kullanıyor. Bankaları ve sıcak para girişini denetleyen makro-ihtiyari tedbirleri savunuyor.
Bir özdeyiş de benden: Bugün bankasını dövmeyen yarın kendisi dövünür.