Fatura vergi mükellefine mi?
.
Küresel mali piyasalar müthiş bir hafta geçirdi. Tarihte benzerleri mutlaka vardır. Ama ben böylesini hatırlamıyorum. Hafta başında ve ortasında borsalar tarihi çöküşlerinden birini yaşadı. Haftanın son günü ise yükseliş rekorları kırdılar.
Mali piyasaların beklentilere ne kadar bağımlı olduğunun bir örneğini daha gördük. Perşembe’den Cuma’ya ABD’de ne değişti? Mucize bir teknolojik icat mı yapıldı? Dev bir petrol hazinesi mi bulundu? Som altından bir yeraltı damarı mı keşfedildi?
Hiçbiri olmadı. Sadece ve sadece mali kesimin hızla artan zararlarının bir bölümünü kamunun üstlenmesi ihtimali belirdi. Somut bir karar olmasa da, rivayeti bile mali piyasaları uçurmaya yetti. Yazıya “Mali Kesim 1 = Vergi Mükellefi 0” başlığını koymayı düşündüm. Golü ise vergi mükellefini temsil eden Bush yönetiminin kendi kalesine attığını söyleyebiliriz. Ancak, maçın daha bitmediğini de hatırlatmak gerekiyor.
Likidite vermek yetmedi
İktisatçıların ezici çoğunluğu krizin ilk günlerinden, hatta öncesinden, işlerin eninde sonunda bu noktaya geleceğini öngörmüştü. Görüş farklılıkları hükümetin tavrı konusunda yoğunlaşıyordu. Bir bölümü özel kesimin zararlarının kamulaştırılmasını destekliyor. Bir bölümü buna karşı çıkıyordu.
ABD’nin karşısındaki reel sorun çok açıktı. Ekonomide görünür gelecekte satılması ihtimali olmayan büyük bir gayrimenkul stoğu birikti. Bunlar borçla inşa edilmişti. Dolayısı ile alacaklıların verdikleri kredileri geri alma ihtimali de yoktu. İlk perdede olay likitide sorunu olarak algılandı. Karmaşık mali enstrümanların yarattığı sisli ortamda batık kredilerin hangi kurumların üstünde kaldığı görülemiyordu. Mali kesim içindeki güven bunalımı likidite krizine dönüştü. Kamu hızlı tepki verdi. Merkez bankası piyasaları paraya boğarak hasarı sınırlamaya çalıştı. Bu yöntem vergi mükellefi için riskler yaratıyordu. Ancak esas itibariyle batık kredilerin faturası başta mali kurumlar, özel kesim tarafından üstleniliyordu.
Son iki haftada manzara değişti. Likidite vermek mali kesimde reel ekonomiyi de vuracak çapta hasar oluşmasını engelleyemedi. Şaşırtıcı değildir: Ortada trilyon dolarlar mertebesinde buhar olmuş servet vardır. Bu faturayı birisi ödeyecektir. Nokta.
Bilek güreşi
Olayı mali kesim aktörleri ile vergi mükellefleri arasında bir bilek güreşi şekilde görebiliriz. Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı için bu çekişmede hem hakem hem oyuncu benzetmesini yapabiliriz. Mali kesimin gücü nereden geliyor? Özel zararların kamulaştırılmaması halinde reel kesimde kriz derinleşecektir. Bu doğrudur. Yani mali kesim “Beni kurtarmazsan sana daha pahalıya malolur” diyor. Son çalkantıları bu gözle okuyabilirsiniz.
Vergi mükellefinin gücü ise aynı zamanda seçmen olmasında yatar. Nihai kararı verir. Örneğin hakkaniyet duygusu ile, kısa dönemde kendi çıkarına karşı olsa bile özel zararların kamulaştırılmasını reddedebilir. Yani mali kesimin blöfünü görebilir.
Pekala, güreşi bitti, mali kesim kazandı mı? Hayır, sadece ilk perde kapandı, karşılaşma devam ediyor. Ama yerim bitti ben de bu ilginç konuya devam edeceğim.