Ezber bozan yıl: 2010
.
Çıkan yılı değerlendiriyoruz. Önce dünya ekonomisine kuşbakışı göz attık. 2010’un beklenenden iyi geçtiğini, ancak reel dengesizliklere çözüm konusunda tıkanıklığın sürdüğünü gözledik. 2011’e tatsız bir miras bıraktığını söyledik.
Sıra Türkiye ekonomisine geldi. İkiye bölüyorum. Bugün iktisat politikalarına odaklanıyorum. Her yıl olduğu gibi, son yazıda temel göstergeleri yılbaşında verdiğim tahminlerle karşılaştıracağım.
2010 iktisat politikasında köklü değişim yılı oldu. Son on yıla damgasını vuran çerçeve terk edildi. Hiç beklenmiyordu. Piyasaların ezberlerini altüst etti. Başlık ruh halimi zaten yansıtıyor. Beni sevindirdi.
Elveda IMF!
2010’un en önemli iktisat politikası olayı IMF’le ilişkinin bitmesidir. Başbakan’ın IMF anlaşmasını yenilemek istemediği 2008’de anlaşılmıştı. Ama güçlü “IMF lobisi” hiç yılmadan tam saha pres uyguladı. “Geyik muhabbeti” iki yıl sürdü.
2008’de (ve 2004’te) IMF’le anlaşmanın uzatılmasına karşı çıktığım biliniyor. Türkiye ekonomisinin geldiği noktada IMF’le anlaşma gereksiz hatta düpedüz yanlıştı. Maliyetinin yararından fazla olduğunu çok yazdım. Tekrarlamak istemiyorum.
Tarihi bir karardır. Demokrasi korkusundan beslenen vesayetçi anlayışın ekonomik çerçevesinin tasfiye edilmesidir. 2010’a denk gelmesi raslantı durmuyor. Referandum sonuçlarını hatırlatırım.
IMF’in iktisat politikası üzerindeki etkisi kalkınca, arkası çorap söküğü gibi geldi. “IMF lobisi” vesayet rejimini arka kapıdan sokmak için bu kez “Mali Kurala” sarıldı. Ama hükümet ona da yanaşmadı. Soğuk baktığımı yazmıştım.
İngilizce “pastanın kanıtı yenmesidir” denir. Türkiye ekonomisinin IMF anlaşması ve Mali Kural olmadan gösterdiği performans ortadadır.
Nihayet düşük faiz
Geçtiğimiz yılın diğer önemli olayı 2001 krizi sonrasında devreye giren para politikası tarzının nihayet terk edilmesidir. Tarihi bir karardır. IMF’le yolların ayrılması kadar hatta belki daha kritiktir.
Merkez Bankası “yeni normal ” diyor. Para politikası tavrında adeta 180 derecelik bir kayma oluyor. Geçmişe damgasını vuran yüksek faiz-düşük kur yerine düşük faiz-yüksek kur hedefleniyor.
Olay taze; gündeme iki hafta önce girdi. Merkez Bankası ilk kez mali piyasa ezberlerine böylesine ters düşüyor.
Piyasadan gelen yanlış, yürümez, ters teper vs.
eleştirilerini izliyoruz. Kimin haklı olduğunu zaman gösterecektir.
Para politikasına yıllarca sert eleştiriler yönelttim. Aşırı değerli TL’ye karşı çıktım. “2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikaları” demekten yoruldum. Dolayısıyla bu köklü kopuş beni sevindirdi. Yılı keyifli bitiriyorum.