Euronun geleceği oylanıyor
.
Küresel piyasalar haftayı ilginç şekilde yükselişle bitirdi. Yunanistan seçimleri öncesi bu iyimserliği anlayan beri gelsin! Mali piyasaların gerçek dünyadan ne kadar kopuk davranabileceğinin tipik örneğidir. Dünya gider Mersine, onlar gider tersine...
Mart istihdam verileri çıktı. Şubat-Mayıs dönemini kapsıyor. İşsizlik oranı geçen yılın 0.9 puan altında (yüzde 9.9) geldi. Mevsim etkisi temizlenince yüzde 9.1 oluyor. Geçen aya eşittir. Ekonomideki yavaşlama şimdilik işsizliği etkilemedi.
Mayıs bütçe gerçekleşmesi yayınlandı. Bütçe aylık 4.6 milyar TL fazla verdi. İlk beş ayda da küçük (400 milyon TL) fazla var. Yıllık faiz-dışı fazla 28.1 milyar TL ile kriz sonrasının en yüksek düzeyine ulaştı. Bütçede bir sorun gözükmüyor.
TÜİK 2011 evlenme-boşanma verilerini açıkladı. 600 bin çift evlenirken 120 bin çift boşanmış. İlk kez evlenenler için ortalama 500 bin diyebiliriz. Sayıyı bir kenara yazın. Güçlü konut talebini besleyen demografik baskıyı yansıtıyor.
Benim senaryom
Bugünkü seçimlerin euro krizinin bundan sonraki seyrini fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Sonuç bir ay önce ortaya çıktı. Yunan vatandaşı kemer sıkmaya karşıdır. Sanırım herkes mesajı aldı.
Yunanistan eurodan çıkacak mı? Başka çözüm gözükmüyor. Bence Almanya Yunanistan’ın ipini çoktan dürdü. Hatta, elini güçlendireceğini, İspanya ve İtalya’da vatandaşın kemer sıkmayı kabul etmesini kolaylaştıracağını düşünüyor. “Asacaksın birkaçını” mantığına aşinayız.
Buna karşılık çıkışın fiilen nasıl olacağı aslında bilinmiyor. “İntizamlı” çıkış daha az hasar yaratır. Ama bunun için çok geç olabilir. Geriye “kaotik çıkış” kalıyor. Yunanistan’ı çok kötü günlerin beklediği açıktır. Yaşı müsait olanlara 1978-79’u hatırlatayım. Daha ağır geçebilir.
Ya sonrası? Yunanistan’ın ayrılması euro bölgesinin hepten dağılması ile sonuçlanabilir mi? İspanya kritiktir. Kararı Almanya verecektir. Kurtarırsa euro devam eder. Yoksa kriz önce İtalya’yı, hemen ardından Fransa’yı yutar. Elveda euro! Belki elveda AB!
Teyakkuz hali
Durumun vehametini merkez bankacıların gerginliğinde izliyoruz. Hepsi kelimenin tam anlamı ile teyakkuza geçti. Oluşacak depremin kendi mali sistemlerinde yaratacağı hasarı kısıtlamak için olağanüstü tedbirler açıklanıyor. Ortalığa sel gibi likidite salınıyor.
Para basmak hastalığı tedavi eder mi? Etmeyeceğini herkes biliyor. Likidite vermek sorunu çözmüyor ama zaman kazandırıyor. Yoksa hastanın hemen ölmesi ihtimali beliriyor. Kimse o riski göze alamıyor.
Heyecanlı bir haftaya giriyoruz. Bu aş daha çok su kaldırır. Belli ki bu yazı da euro krizini konuşmaya devam edeceğiz. Türkiye ekonomisine etkilerine bakmak için sürecin somutlaşmasını bekliyorum.