Emeklilik aritmetiği
.
Sosyal güvenlik reformunu inceliyoruz. Cuma günü kurumsal boyutuna baktık. İki temel konuda değişim ihtiyacı öne çıktı. Bir: Emekliliği ve sağlık sigortasını ayrıştırmak. İki: Emeklilik sigortasını çok başlılığa son verecek şekilde tek kurumda birleştirmek.
Sağlık sigortasına şimdilik girmiyoruz. Hem kurumsal hem de finansman açısından zor ve tartışmalı bir alandır. Üzerinde mutabakat sağlanan bir sistem yoktur. Örneğin ABD’de başkan adaylarının öncelikli konularından biri sağlık sigortası reformudur. Bugün emeklilik sigortasının finansmanına bakıyoruz. Teorisi çok basittir. Buna karşılık kamuoyunun kafası karışıktır. Önemli yanlış anlamalar vardır. Sağduyulu bir tartışma için aritmetiğinin iyi anlaşılması gerekmektedir.
Tek kaynak çalışanlardır
Emekli sözcüğü ne çağrıştırır? Yaşlı, çalışmayan ve düzenli geliri olan birini. Üç unsur da önemlidir. Genç ve çalışmayan düzenli gelir sahibi rantiyedir. Genç, çalışmayan ve düzenli geliri olmayan işsizdir. Yaşlı, çalışmayan ve düzenli geliri olmayan ise garibandır.
Önemli bir saptama ile yola çıkalım. Birisi üretmeden tüketiyorsa mutlaka başka biri ürettiğinden az tüketiyordur. Eşyanın tabiatı gereği çalışmayanın geliri daima ve her yerde çalışanlar tarafından ödenir. Bu kural hayati: Emeklileri o anda çalışanlar finanse eder.
Türkiye’den kamu sosyal güvenlik sistemi dışından ama gerçekçi bir örnek verelim. Çalışırken birikimini gayrimenkule yatıran biri yaşlanınca kira geliri ile geçiniyor. Ne oluyor? Üretimlerinin bir bölümü ile kira ödeyenler onun tüketimini finanse ediyor.
Örnekte çalışandan emekliye transfer gönüllü bazda gerçekleşiyor. Emekli geçmiş birikiminin nemasını alıyor. Devlet devreye girmiyor. Ama örnek kamu sosyal güvenlik sisteminin temel unsurlarına ışık tutuyor.
Aritmetik affetmez
Neden emeklilik örnekteki gibi gönüllü bir sürece bırakılmıyor? Çünkü toplumun bir bölümü şu ya da bu nedenle çalışırken yeterli birikimi yapmayabilir. Yaşlanınca sefil olurlar. Bu da kamu vicdanını yaralar.
İdeal sistemde devletin görevi sadece bireyi yaşlılık günleri için birikim yapmaya zorlamaktır. Kanunla gelirinin hepsini tüketmesi engellenir. Zorunlu tasarrufu birikir ve nemalanır. Yaşlı günlerinde o birikimlerini tüketir.
Bu hali ile hesap çok açıktır. Emeklinin geliri üç etkene bağlıdır. Kaç yıl çalışarak birikim yapmış? Birikimi nasıl nemalanmış? Kaç yıl emekli geliri elde edecek? Çalıştığı yıl ve birikiminin getirisi arttıkça ve emeklilik dönemi kısaldıkça emekli geliri yükselir. Tersi halde düşer. Gelelim fiili sisteme. Önce devlet emeklilerin birikimini cari harcamalarında kullanır. Birikimle birlikte nema da gider. Ardından çalışılan yılı düşürür ve emekli geliri elde edilecek yılı artırır. Ama aritmetik affetmez: Sistem açık verir.
Bulunan çözüm sistemin açığını bütçeye yıkmaktır. Yani emeklinin gelirini vergi mükellefi öder. Mükellef kabullendiği sürece böyle gider fakat risklidir. Mükellef yükü taşımaktan vazgeçtiği anda emekliler perişan olur.
Yanlış aritmetikte uzun dönemde daima emeklilerin kaybedeceğini özellikle vurgulamak istiyorum. Kaza tutanağını artık polis yerine sürücüler yazacak