Ekonomi kamyona benzer mi?
.
Bugün Ağustos dış ticaretine bakacaktım. Dış açık beklenenin çok altında geldi. Bu kez Birleşik Arap Emirlikleri”ne yüksek altın ihracatı hesabı karıştırdı. Sayılar dün medyada yer aldı. Analizi ödemeler dengesinin yayınlanmasından sonraya bırakıyorum.
Onun yerine konjonktür politikaları ile araç kullanımı arasında kurulan benzetmelere dönüyorum. Cazip bir tarafı olduğunu kabul etmeliyim. Teknik iktisat politikası tartışmaları insanların ilgisini çekmiyor. Günlük yaşamla kurulan paraleller ilgiyi arttırıyor.
Geçmişte ben de başvurdum. Aklıma hemen 1994 krizi öncesi geliyor. Kamu açığı ve dış açık beraber patlamıştı. Çiller gerekli tedbirleri almıyordu. Hikayenin kötü biteceği kesinleşmişti. Gidişatı dik yokuştan inerken şoförün fren yerine gaza basmasına benzettim.
O dönemde anlamı vardı. Siyah-beyaz netliğinde bir konjonktürde kaba iktisat politikası hataları yapılıyordu. Ama Türkiye o günleri geride bıraktı. Artık tercihlerin grinin tonları arasında yapılması gerekiyor. Nüanslar önem kazanıyor.
Fren hangisi, gaz hangisi?
Tekrarlamak pahasına konjonktürün kısa bir analizi ile başlayalım. Türkiye küresel krizde ağır bir resesyon yaşadı. Buna karşılık kriz sonrasında etkileyici bir büyüme performansı gösterdi. “Teğet” polemiğinin hala sürmesini buna borçluyuz.
Nedenleri bırakıp doğrudan iki sonucuna dönelim. Güçlü büyüme kamu açığını hızla daralttı. Krizde yükselen kamu borcu oranı rekor düzeylere geriledi. Fakat beraberinde sürdürülmesi olanaksız dış açıklar geldi.
Araç benzetmesi böyle durumlarda anlamını kaybeder. Çünkü maliye politikasından bakınca araç düz yolda doğru hızda görünüyor. Buna karşılık dış açık yokuş aşağı hızlanma işareti veriyor. Hangisine göre fren-gaz kararını alacağız?
Aslında sorun yeni değildir. Türkiye’nin ezberi son on yılda bozuldu. Önce kamu açığı kapandıkça dış açık büyüdü. Krizde dış açık daralırken kamu açığı genişledi. Hızlı toparlanma ile tekrar bir öncesine geri dönüldü.
Olayın püf noktası para politikası, yani faizler ve döviz kurudur. Merkez Bankası faizleri bütçe disipline kıyasla yüksek tuttu. Bu da döviz kurunu rekabet gücünü azaltacak düzeye indirdi. Balataları yakan fren para politikası hatalarıdır.
Krugman’ı sorun
Türkiye’de Keynes-öncesi hurafeler kamuoyunda çok güçlü temsil edilir. Böylece gündemi mali piyasaların istikrar talepleri belirler. Buna karşılık büyüme ve işsizliğe duyarlı Keynescilerin etkinliği yoktur. Tek muhalif ses safkan popülistlerden gelir.
Basit bir test öneriyorum. Vergi artışından yana çıkanlara, Bernanke’yi yeterince cesur olmamakla suçlayan, maliye politikasının daha da gevşetilmesini savunan Krugman’ı soralım. Hiç destek çıkmaz. İşin özü budur.
Fren, gaz, balata, vs. son tartışmaları bu açıdan önemsiyorum. İlk kez büyüme dostu bir söylem kamuoyunda ses getirdi. Benzetmeler yetersiz kalsa bile, resmin netleşmesine katkı yapıyor. Yararlıdır.