Büyümenin kaynakları
.
Ekonomi gündemi yoğun. Salı sabahı Merkez Bankası 2009 yılı para programını açıkladı. Akşama FED’in para piyasası faizlerini sıfıra indirdiği haberi geldi. Yarın Ankara’da Para Politikası Kurulu toplanıyor. Konu sıkıntısı çektiğimizi söyleyemeyiz.
Geçen yazıda Pazartesi yayınlanan üçüncü çeyrek milli gelir verilerini üretim açısından ele aldık. Üretimin hangi sektörlerde arttığını ve hangilerinde azaldığını saptadık. Konjonktür analizinin belkemiğini oluşturan talep ve harcama boyutunu bugüne bıraktık.
Talep neden önemli? Çünkü büyüme hızının düşük çıkmasının nedeni üretim kapasitesinde yetersizlik değildir. Kapasite vardır ama üretilecek mal ve hizmetlere talep yoktur. O bakıma talep eğilimlerini saptamak bundan sonrası için büyük önem taşıyor.
İç talepte daralma
Üretilen mal ve hizmetlere yönelik talep ikiye ayrılıyor: İç talep ve dış talep. İlkinden başlıyoruz. İç talep kendi içinde üç ana kategoriye bölünüyor: Özel tüketim, kamu tüketimi ve yatırımlar.
Yeni milli gelir serisinde tüketim talebi yeniden tanımlandı. Önce yerleşiklerin ve yabancıların içerideki mal ve hizmetlere talebi hesaplanıyor. Sonra buna yerleşiklerin dışarıda tüketimleri eklenip yabancıların içeride tüketimleri düşülüyor. Böylece yerleşiklerin özel tüketim harcamaları elde ediliyor.
Üçüncü çeyrekte yerleşik ve yabancıların içeride tüketimi yüzde 0.2 azalıyor. Öte yandan, yerleşiklerin yurtdışında tüketimi yüzde 26.3 ve yabancıların tüketimi yüzde 8.6 düşüyor. Bu ise yerleşiklerin özel tüketim harcamasını yüzde 0.3 artırıyor. Neticede özel tüketim büyümeye 0.2 puan pozitif katkı yapıyor.
Buna karşılık kamu tüketimi yüzde 7.7 büyüyor. Kamu tüketimi tek başına büyümeye 0.7 puan katkı yapıyor. Özel tüketim artı kamu tüketiminin katkısı 0.9 puan oluyor.
Yatırımlar ise yüzde 5.4 küçülüyor. Ayrıntıya inince kamu yatırımlarının yüzde 22 arttığını, özel kesim yatırımlarının ise yüzde 10 azaldığını görüyoruz. Neticede yatırımların büyümeye katkısı eksi 1.3 puan çıkıyor.
Üçünün toplamı iç taleptir. İç talep yüzde 0.4 küçülüyor. Aynı şekilde iç talebin büyümeye katkısı da eksi 0.4 puan oluyor. Yani iç talep ekonomiyi küçültücü etki yapıyor.
İthalatta düşüş
Mal ve hizmet ihracat ve ithalatı arasındaki fark, dış talebi oluşturuyor. İhracat yüzde 1.5 artıyor. Büyümeye katkısı 0.4 puan oluyor. İthalat ise yüzde 4.2 azalıyor. Büyümeye katkısı 1.2 puan ediyor. Dolayısı ile dış talebin büyümeye katkısı 1.5 puana ulaşıyor.
Toplam nihai talebe bakalım. İç talep düşüşünün ve ihracat artışının büyümeye katkıları birbirini götürüyor. İthalat sabit kalsa büyüme hızı sıfır olacak. Neyse ki ithalat geriliyor. O sayede toplam nihai talebin büyümeye katkısı 1.2 puana yükseliyor.
Bu noktada devreye stok değişimleri giriyor. Talep düşüşü ekonomide stokların azalmasına yol açıyor. Bu ise büyüme hızından 0.7 puan götürüyor. Böylece yüzde 0.5’lik büyüme hızına ulaşılıyor.
Özetleyelim. Üçüncü çeyrekte iç talep küçülmüştür. İhracattaki artış iç talepteki küçülmeyi ancak telafi edebilmiştir. Dolayısı ile milli gelirde artı yüzde 0.5 büyümenin gerisinde ithalattaki düşüş yatmaktadır.
İlginç bir durum olduğunu kabul edersiniz. Düşen ithalat azalan refahtır. Ama milli gelir muhasebesine göre büyümeye olumlu katkı yapıyor. Mevcut konjonktürde bu özelliğin iyi kavranması gerekiyor.