Büyüme ve talep
.
Dış politikada heyecanlı günler yaşanıyor. NATO’nun yeni genel sekreteri Türkiye’nin muhalefetine rağmen seçildi. AB’nin bu tutuma kızdığı görülüyor. Türkiye’nin itirazlarında haklılık payını yüksek bulduğumu söylemeliyim.
Başkan Obama’nın meclis konuşmasını radyodan dinliyorum. Çok yetenekli bir hatip olduğunu biliyoruz. Önemli mesajlar taşıdığına eminim. Yazılı metni görmeden değerlendirmek istemiyorum.
Türkiye’nin IMF ile anlaşması ihtimali yükseldi. İki etken tarafların orta yolda buluşmasını kolaylaştırıyor. Seçimin yapılması iç politika tehdidini kaldırdı. G-20 toplantısında alınan kararlar ise IMF’nin görev tanımını değiştirdi.
Türkiye’nin döviz kuru ile “manik depresif” ilişkisi sürüyor. Bir ay önce doların Nisanda 2 TL’yi aşacağı kesindi. Şimdi 1.50 TL’nin altına ne zaman ineceği konuşuluyor. O arada gaza gelip dövize geçenlere kolay gelsin.
Özel harcamalar, ihracat ve kamu
Milli gelirde son çeyrekte görülen sert düşüşün analizine geri dönmek istiyorum. Okuyucularımdan bu yönde çok istek geldi. Milli gelir muhasebesinin nasıl çalıştığını anlamak açısından da çok yararlı buluyorum.
Önemli bir gerçeği hatırlatalım. Küçülmenin nedeni kapasite yetersizliği değildi. Tersine, tüm kesimlerde kapasite fazlası vardı. Üretilecek mal ve hizmetlere içeriden ve dışarıdan talep olmadığı için küçüldük. Yani bize talebin analizi gerekiyor.
“Büyümeye katkı” kavramı işimizi kolaylaştırıyor. Bir kalemin milli gelirde yol açtığı değişimi gösteriyor. O kalemin büyüme hızı ile milli gelirdeki payının çarpımıdır. Tüm harcama kalemlerinin toplamı fiili küçülmeye (yüzde 6.2) eşit çıkar.
Özel tüketimle başlayalım. Son çeyrekte büyümeye katkısı eksi 3.2 puan. Demek ki, geri kalan her şey aynı kalsa, özel tüketimde düşüş milli gelirin yüzde 3.2 küçülmesine yol açacak. İhracattaki düşüşün küçülmeye katkısı ise 2.1 puan. Demek ki özel tüketim ve ihracatın beraberce küçülmeye katkısı 5.3 puan ediyor.
Halbuki tek başına özel yatırım harcamaları küçülmeye 5.4 puan katkı yapıyor. Çok önemli: Talepteki daralmanın yarıdan fazlası tek başına özel yatırımlardan geliyor. Özel harcama artı ihracat toplamı da 10.7 puan ediyor. Neyse ki kamu tüketimi ve yatırımları büyümeye 1.4 puan katkı yapıyor. Böylece toplam talebin küçülmeye 9.3 puan katkı yaptığını saptıyoruz.
İthalat ve stoklar
Ancak azalan talep ithalatı vuruyor. İthalattaki gerileme büyümeye artı 7.2 puan katkı yapıyor. Toplayınca, iç üretime yönelik talebin küçülmeye katkısının 2,2 puana indiğini görüyoruz.
Ne demek? Talepteki düşüş milli gelirde yüzde 9.3’lük bir düşüş gerektiriyordu. Ama bunun 7.2 puanı ithalata gitmiş. Neticede talep değişimi milli gelirde yüzde 2.2’lik bir küçülmeye yol açmış.
Buna karşılık fiilen milli gelir yüzde 6.2 küçülmüş. Nasıl? Çok basit. Üreticiler üretimi talepteki düşüşten daha sert kısmış. Talebin bir bölümünü ellerindeki stokları satarak karşılamışlar. Stok değişiminin küçülmeye katkısı 4 puan çıkıyor.
Özetleyelim. Bir: Küçülmeye en büyük katkıyı özel kesim yatırımları yapıyor. İki: İthalatın çökmesi üretimdeki gerilemeyi talepteki düşüşün altında tutuyor. Üç: Üreticilerin stok eritmesi üretimdeki gerilemeyi talepteki düşüşün üstüne çekiyor.