Bir kötümserin sıkıntıları
.
Genelde iyimser kategorisinde algılanıyorum. Bir anlamda hak veriyorum. Yaşama ve ekonomiye kara gözlükler arkasından baktığımı söyleyemem. Ayrıca işlerin gerçekten kötü gittiği günlerde bile olumlu yanlar arar bulurum.
Ancak bir imaj sorunum olduğunu da düşünüyorum. Başlangıcı bence 2001 krizine gidiyor. O dönemde moda Türkiye için felaket senaryoları yazmaktı. Ben çoğunlukla ayrı düştüm. “İflah olmaz iyimser” etiketi o günlerde üstüme yapıştı.
İşin ilginci 2005 ortasından itibaren benim analizlerim yavaş yavaş karardı. Gene çoğunlukla ters düştüm. Örneğin 2005 sonunda resesyon öngördüm. Bırakın resesyonu, 2005’in ikinci yarısı ve 2006’nın ilk yarısında büyüme rekor kırdı.
Hemen ardından karamsarlığım dünya ekonomisine uzandı. Mayıs 2006’daki mali türbülanstan itibaren acılı bir küresel düzeltmeden söz etmeye başladım. Ağustos 2007 sonrasında ABD’de resesyon bekleyen karamsar kesimde yer aldım.
Amerika’da resesyon yok
Maalesef bir kez daha çıkan veriler kötümserliğimi kanıtladı. ABD ilk çeyrek milli gelir büyüme oranı ilk tahminde yüzde 0.6 olarak açıklanmıştı. Üstelik bir bölümü stok değişiminden kaynaklanıyordu.
Bu hafta ikinci tahmin çıktı. Büyüme oranı yüzde 0.9’a çekildi. Büyümede stoklardaki değişimin payı da aşağı doğru revizyon gördü. Dolayısı ile Ocak-Mart döneminde ABD ekonomisinin resesyona girmediği kesinleşti.
İktisatçıların öngörülerinde yanılmalarına sık rastlanır. O bakıma normal bir durum denebilir. Bazen tutturuyoruz. Bazen tutturamıyoruz. Üstelik resesyon bekleyenler arasında mesleğin babaları da vardı.
Ancak gene de beni rahatsız eden bir boyut var. Tahminlerim üstüste karamsar kalıyor. İyimser çıkan tahmine pek rastlanmıyor. Buna “sistematik hata” deniyor. Tahminin üstüne oturduğu analitik yapıda bir yanlış ihtimalini güçlendiriyor.
Ya Türkiye?
Gelelim Türkiye üstüne karamsar tahminlerime. Son üç yıl içinde kaç kez “saadet zinciri” koptu diye yazdım. Tam kopacakken yeniden hayat buldu. “Bu mızrak hiç bir çuvala sığmaz” dedim. Sorumlular hiç böyle bir sorun yaşamadı.
Örneğin yılbaşında 2008’de iç talepte ciddi bir düşüş ve ekonomide duraklama öngördüm. Ama ilk çeyrek göstergeleri çok kötü gelmedi. Aynı şekilde TL’nin değer kaybedeceğini savundum. Cuma günü dolar gene 1.20 YTL’ye indi.
Sanırım sıkıntımı anlıyorsunuz. İçeride ve dışarıda sorunlar benziyor. Resesyon diyoruz gelmiyor. “Saadet zinciri” kırıldı diyoruz kırılmıyor. Kriz derinleşir diyoruz göstergeler hızla toparlanıyor.
Ne oluyor? Kriz bitti mi? Her şey güzel mi olacak? Kısa dönemli veriler ne derse desin ben kötümser analizlerimde ısrar ediyorum. Hem dünyada hem Türkiye’de ekonomik dengesizlikler birikmeye devam ediyor. Bu filmde “mutlu son” görmüyorum.