Bayram geçmişi özletiyor
.
Ekim kapasite kullanım oranı açıklandı. Mevsim etkisi arındırılınca (MA) hazirandan bu yana yüzde 73 civarında yatay seyrediyor. Diğer öncü gösterge reel kesim güven endeksidir. Ekimde yüzde 4 (MA) arttı ama hâlâ düşük. Rivayet muhtelif diyebiliriz.
Yılın son enflasyon raporunu dün Başkan Başçı İstanbul’da tanıttı. Televizyonda canlı izledim. İnsan vurguları daha iyi yakalıyor. Önemli gözlemlerim var. Ama bayramın ilk günü sizleri teknik konjonktür analizleri ile sıkmak istemiyorum.
Ben de artık kıdemli yazar kategorisine girdim. Bayramlarda eski yazılarımı tekrar yayınlama lüksüne sahibim. Arşivi taradım. Dokuz yıl önce (23 Kasım 2003) çıkan bayram yazımda karar kıldım.
Benim bayramlarım
“İlk hatırladığım bayramlar savaş sonrasına ama Demokrat Parti iktidarı öncesine gidiyor. Bayramla o günlerde tanıştım. Lezzeti damağımda yer etti. Tahmin edileceği gibi, benim neslim çocukluğunu çok farklı bir dünyada geçirdi.
1940’lar sonu Türkiye’si fakir bir tarım ülkesidir. Dışında kalsak da, savaş ekonomiye büyük darbe vurmuştu. Sanayileşme ve kentleşme süreci başlamamıştı. En büyük kent İstanbul’un nüfusu 800 bine ancak varıyordu. Ankara bugünün kasabalarının iricesi bile değildi.
Şimdi orta sınıf için olağan kabul edilen tüketim mallarına o dönemde en zenginler ulaşamazdı. Otomobil, buzdolabı, çamaşır makinesi, telefon bilinmezdi. Radyo sahibi olmak bile önemli bir ayrıcalıktı.
Yaşamın temposu kentsel alanda da yavaştı. Günler birbirine benzerdi. Örneğin işe gidenler her sabah ve akşam aynı vasıtaya aynı saatte aynı insanlarla binerdi. Günlük sosyallik ise yürüme mesafesindeki akraba ve dostları ziyaret şeklinde gerçekleşirdi.
Çocuk gözümde bayram öncelikle tramvaya ve vapura binmekti. Eminim her ailede İstanbul’un öteki yakasında oturan bir dayı, amca, teyze, hâlâ vs. vardı. Gidilen evde insanan canı sıkılsa bile, yolculuğun keyfi uğruna seve seve katlanırdım.
Bayramın merkezinde anneannem Kıymet Hazer vardı. Kaybedeli elli (2003’te kırkbir) yıl oldu. Ama her bayram Beşiktaş-Üsküdar vapurunda beraberiz. Üsküdar-Kadıköy tramvayına bineriz. Öğle yemeğini Salacak’ta ciciannemlerde yeriz. Hep yapacağız.
Yaşlandığım anlaşılıyor
İnsan gençken bugünü yaşar. Geçmişe, anılara takılmaz. Daha yapacağı çok şey, tadacağı çok lezzet, gideceği çok yer, yazacağı çok kitap vardır. Sonra bir gün bilinen lezzetleri, gidilen yerleri, yazılmış kitapları konuşmaya başlarsınız. Yaşlandınız demektir. Ne yapalım! Kural böyle.”
Okuyucularımın Kurban Bayramı’nı kutlar, sağlık, refah ve huzur dolu günler dilerim.