AB’nin siyasi krizi
.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen “AB’de Kriz: Zorluklar ve Fırsatlar” toplantısından Salı söz ettim. Gözlemlerimi paylaşacağımı da söyledim.
Yabancı konuşmacıları kısaca tanıyalım. İki AB’li önemli hukukçu var demiştim. Düzeltiyorum. Joseph Weiler Güney Afrika kökenli, halen New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi. Mukayeseli anayasa hukuku, Avrupa bütünleşmesi, Dünya Ticaret Örgütü ve uluslararası ekonomi hukuku üzerine çalışıyor.
Portekiz vatandaşı Miguel Maduro Avrupa Birliği Adalet Divanı eski savcısı; halen Floransa’da Avrupa Üniversitesi Enstitüsü öğretim üyesi. AB hukukuna ek olarak o da mukayeseli anayasa hukuku uzmanı. Ayrıca 2006’da Portekizce bir roman da yayınlamış.
Milli egemenlik ve siyasi birlik
İkisi de AB’nin hukuki sorunlarına adeta hiç girmedi. Avrupa Birliğinin siyasi sorunlarına odaklandı. Şaşırtıcı değildir. Türkiye’de de öyledir. Son anayasa tartışmalarında izliyoruz. Anayasa uzmanları sadece siyaset konuşuyor.
AB’nin temel siyasi açmazına teşhiste anlaştılar. Bekleneceği gibi çözümde ayrıştılar. Teşhisle başlayalım. İkisi de euro krizi ile sonuçlanan sürecin kökeninde AB’nin kuruluşuna giden bir siyasi muğlaklığın yattığını kabul ediyorlar.
Avrupa Birliği iki çelişkili ilkeyi beraberce götürmeye çalışıyor. Bir yandan üye ülkeler milli egemenliklerini koruyor. Siyaset hala milli devletler bazında yapılıyor. Halbuki amaçlanan birlik üye ülkelerde milli egemenliğin kısıtlanmasını gerektiriyor. Ama buna tekabül eden siyasi mekanizmalar kurulmuyor.
En kolayı ABD ile karşılaştırmaktır. ABD’de milli egemenlik birlik düzeyindedir. Seçimle gelen Başkan ve Kongre tarafından temsil edilir. Birliği kuran devletler ancak federal anayasada kendilerine tanınan (sınırlı) egemenliği kullanabilir.
Avrupa Para Birliği öncesinde milli egemenlikle siyasi birlik arasındaki gerginlik zorlamıyordu. Ancak siyasi birliği güçlendirmeden para birliğine gitmek işleri karıştırdı. Bu anlama euro krizinin bu tarihi sürecin sonucu olduğu söylenebilir.
İki farklı çözüm
Gelelim tedaviye. İlginç şekilde çözümler zıtlaştı. ABD’li Wieler birliğin zayıflamasını, AB’li Maduro ise güçlendirilmesini önerdi. İlki Anglosakson dünyasının bakışını, ikincisi ise Avrupa federalizmini yansıtıyor.
Wieler çözümü “iki vitesli Avrupa” modelinde görüyor. Bir ara çok konuşuluyordu. İsteyen üyeler siyasi bütünleşmeye devam eder. Başkaları ise dışında kalır. Modelin Türkiye’nin AB’ye üyeliğini de kolaylaştıracağını düşünüyor.
Maduro ise Avrupanın bölünmesinde birliğin dağılması riskini görüyor. Birlik içinde çözümü tercih ediyor. Bu amaçla Avrupa düzeyinde siyasetin önünün açılmasını savunuyor. Yöntem olarak AB Komisyonu başkanının seçimle gelmesini öneriyor.
Sonuçta, euro krizinin AB’nin siyasi evrimini hızlandırdığı açıktır. Krizler daima değişimin motorudur. Hangisi olur? Birden fazla Avrupa mı? Yoksa tek ve federal Avrupa mı? Cevap büyük ölçüde euro krizinin çözüm biçimine bağlıdır. Çabuk öğreniriz.