2010’un ilk Enflasyon Raporu
.
AB süreci ekonomik veri kalitesine olumlu katkı yapıyor. Seriler standartlaşıyor. Mükerrer hesaplar birleşiyor. Verilerin güvenilirliği artıyor. AB üyeleri ile karşılaştırma kolaylaşıyor.
Bu bağlamda, daha önce TÜİK’in hesapladığı “kapasite kullanımı” endeksi yıl başında Merkez Bankası’na geçti. Ocak sonuçları açıklandı. Geçen yıla ve Aralık ayına kıyasla kapasite kullanımında artış görülüyor. Sanayi üretimi ocakta artar.
Merkez Bankası İktisadi Yönelim Anketi ocak sonuçlarını da yayınladı. Reel Kesim Güven Endeksi zıplayarak son 12 ayın zirvesine çıktı. İyileşme alt kalemlerde de izleniyor. Ekonomide “ılımlı toparlanma” senaryosu ile tutarlıdır.
Salı günü Hazine bir devrim gerçekleştirdi. On yıl vadeli, yılda iki kez faiz ödemeli TL tahvilini başarı ile yatırımcılara sattı. Yıllık bileşik faiz yüzde 11,24 oldu. Fevkalade önemlidir. Ayrı bir yazıyı hak ediyor.
Para politikasında şeffaflık
Enflasyon hedeflemesi neden tercih edilir? Çünkü para politikasına şeffaflık ve hesap verilebilirlik getirir. Merkez Bankası neyi neden yaptığını ve yapacağını anlatmak zorunda kalır. Enflasyon, büyüme vs. ekonomik tahminlerini kamuoyuna açıklar.
Merkez Bankası bu amaçla yılda dört kez enflasyon raporu yayınlıyor. Para politikasının temel metnidir. Maliye politikasını belirleyen bütçe kanunu kadar, belki ondan bile önemlidir.
2010’un ilk raporunu Başkan Yılmaz salı sabahı bir basın toplantısı ile tanıttı. Esas metni uzun bulanlara Yılmaz’ın sunuşunu internetten indirmeyi tavsiye ederim. İşin özünü kavramak için yeterlidir.
Önce Merkez Bankası’nı kutlamak istiyorum. Raporların kapsam ve sunumunda gözle görülür bir iyileşme var. İlk raporların acemiliği aşıldı. Artık kritik konulara cesaretle giren, kendi analizinin ayrıntılarını anlatan raporlar yazılıyor.
Ancak, çok önemsediğim bir sorun sürüyor. Merkez Bankası bir türlü büyüme tahmini vermeye yanaşmıyor. Bırakın sıradan vatandaşı, iktisatçıların bile tam çözemedikleri “çıktı açığı” kavramının arkasına saklanıyor. Bu eksiklik bir an önce düzeltilmelidir.
Düşüş sürüyor
100 küsür sayfalık zengin bir metni üç paragrafta özetleyemeyiz. Ayrıntıların bir bölümü medyada yer aldı. İçindeki ilginç bazı analizleri vakit buldukça okuyucularımla paylaşacağım. Bugün genel havasını vermek istiyorum.
Bence raporun belkemiğini Merkez Bankası’nın 2009 sonunda başlayan 2010’un ilk yarısında sürmesi beklenen enflasyon artışına bakışı oluşturuyor. Verilen mesaj çok net: enflasyonun yükselişi geçici ve denetlenemeyen fiyat hareketlerinden kaynaklanıyor.
Üç etken vurgulanıyor. Bir: Taze sebze-meyve, et vs. gıda ürünlerine normal dışı artışlar. İki: Geçen yılın ilk yarısında sert daralma nedeni ile düşük enflasyon (baz etkisi). Üç: Geçen yılın vergi indirimlerine karşılık bu yıl vergilerin yükselmesi.
Yani 2010’da talep kökenli enflasyonist baskı olmaz, para politikasına duyarlı özel enflasyon göstegeleri ise geriler diyor. Tahminleri de enflasyon hedeferini izliyor: 2010’da yüzde 6,9 (5,5-8,3 aralığı), 2011’de yüzde 5,2 (3,4-7,0) ve 2012’de yüzde 4,9.
Analizin mantıki sonucu bellidir: 2010’da faiz artırımı ihtimali düşüktür. Bunu da açıkça söylüyor. “Yüksek faiz lobisi” için kötü haberdir. Devam edeceğim.