2009’da Türkiye ekonomisi
.
2009’u değerlendiriyoruz. Önce küresel mali krize baktık. Kamudan aktarılan kaynakların mali piyasaları rahatlattığını gördük. Sonra reel ekonomiye geçtik. Küresel dengesizliklerde düzeltmenin yetersiz kaldığını saptadık.
Sıra Türkiye ekonomisine geldi. Artık gelenek oldu. Yılın son yazısında yılbaşı tahminlerini gerçekleşme ile karşılaştırıyorum. Ne ölçüde tutturduğum ortaya çıkıyor. İğne-çuvaldız misali, tahminlerimi sınavdan geçiriyorum.
Son üç yılda ana eğilimleri öngörmek kolaydı. 4 Ocak’ta şunu yazmışım: “2009’da ekonomi küçülür, enflasyon düşer, dış açık daralır, kur yukarı gider, işsizlik artar.” Aynen öyle oldu. Ama unutmayın, “şeytan ayrıntılarda gizlidir.”
Temel göstergeler
Temel makro büyüklükler içinde uzak ara en önemlisi milli gelirin büyüme hızıdır. Ekonomik gidişatın en kapsamlı göstergesidir. Dolayısı ile tahmini en riskli olanıdır. Maalesef bu yıl herkesi çok zorladı.
2009’da milli gelirin yüzde 2, iç talebin yüzde 4 küçüleceğini öngördüm. Bu sayılar beni ocakta “Consensus Forecasts” ve “Beklenti Anketinin” en kötümseri yapmıştı. Şimdi milli gelirin yüzde 5,5, iç talebin yüzde 6,5 küçüleceğini hesaplıyorum.
Tüketici fiyatlarının yüzde 6’nın altında artacağını öngördüm. Yüzde 8 civarında seyreden beklentilere kıyasla iyimser kalmıştım. Yüzde 6 civarında çıkacağı kesinleşti. Yani enflasyonu tutturdum.
Cari işlemler açığını 20 milyar doların altında öngördüm. 30 milyar dolar civarındaki beklentilere kıyasla gene iyimserdim. 12 milyar doların bile altında kalacaktır. Meğer iyimser değil karamsarmışım.
Kur için döviz sepetinde (0.5 $ + 0.5 Euro) yıllık ortalama değişime bakıyorum. 2009’da TL’nin yüzde 15 değer kaybedeceğini söyledim. Gerçekleşme yüzde 15.6 ile benim tahminime çok yakın çıktı.
İşsizlik oranında nokta tahmin vermeyi zorlaştıran teknik nedenler ağır basıyordu. Artacağını söylemekle yetindim. Yıllık ortalama yüzde 14’ü aşar. Takriben 1 milyon ek işsiz demektir.
Küçülme bilmecesi
2009 ilginç bir yıldı. Çok sayıda “ilk” gerçekleşti. Ezberler bozuldu. Örnek: bütçe açığındaki artışa rağmen nominal ve reel faizlerin yakın tarihin en düşük düzeylerine gerilemesi. İktisatçılar arasında da şaşıran çok oldu.
2009 arkasında ilginç bir soru bırakıyor: mali krizin bankacılığa etkisi ile küçülmenin şiddeti arasındaki tutarsızlık. Bankacılık küresel mali krizi hasarsız atlattı. Nitekim banka kârları 2009’da tarihi rekorlar kırdı. Krizin bankaları teğet geçtiğini inkâr edemeyiz.
Halbuki talep ve üretimde sert bir küçülme yaşandı. İlginç şekilde, Türkiye’nin küçülme hızı banka kesimi ciddi hasar gören ülkelerin üstünde gerçekleşti. Yani kriz reel ekonomiyi fena vurdu.
Neden böyle oldu? Türkiye’nin küçülme bilmecesi nasıl açıklanabilir? Cevaplar yeni yıla kaldı. 2010’da okuyucularıma sağlık, huzur ve refah dilerim.