2007’nin riskleri (2)
2007 tahmincileri zorluyor. Genel eğilimleri nispeten kolay görüyoruz. 2006’ya kıyasla büyüme düşer, enflasyon geriler, cari işlemler açığı azalır ve TL değer kaybeder dedik. Ama geleneği bozup nokta tahmin vermedik
2007 tahmincileri zorluyor. Genel eğilimleri nispeten kolay görüyoruz. 2006’ya kıyasla büyüme düşer, enflasyon geriler, cari işlemler açığı azalır ve TL değer kaybeder dedik. Ama geleneği bozup nokta tahmin vermedik.
Temel risk dünya mali piyasalarında risk iştahının aniden azalmasıdır. Rüzgârın önündeki yaprak benzetmesini yaptık. Dış mali şok durumunda Türkiye ekonomisi çok kırılgandır. Makroekonomik göstergeler kötü etkilenecektir.
Risk sadece dış kökenli mi? Uluslararası mali piyasalarda sükûnetin hakim olması durumunda Türkiye ekonomisi 2007’yi sorunsuz geçirir mi? Yoksa olumlu dış koşullara rağmen mali çalkantı yaşanır mı? Yani Türkiye sürüden ayrılır mı?
Sorular bizi içeriden kaynaklanan ekonomik, siyasi vs. risklerin analizine getiriyor.
“Saadet zinciri” ve güven
2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarının Türkiye ekonomisini sıkıştırdığı olumsuz konjonktürü “sanayisiz, ihracatsız, istihdamsız ama enflasyonist büyüme” sloganı ile özetledik. Sıradan bir “saadet zincirinin” oluştuğunu söyledik.
Tüm saadet zincirleri katılanların “güveni” üstüne inşa edilir. 1980’lerin bankerlerini, 1990’ların İslami holdinglerini, Titan’ları vs. hatırlayın. Ortada sürdürülemez bir mekanizma vardır. Ama yeteri sayıda kişi güven duyup para verdiği sürece sistem çalışır.
Şimdi tersten gidelim: Saadet zinciri neden bozulur? Görünürdeki neden “güvenin” kaybolmasıdır. Güven devam etse oyun da sürecektir. Asıl neden ise başkadır. Sistemin sürdürülemezliğidir. Saadet zinciri özünde sürdürülemez olduğu için kopar.
Bu hususun iyi kavranmasını hayati görüyorum. Bizzat “güven” sözünün çok kullanılmaya başlaması sürdürülemezliğin daha çok kişi tarafından anlaşıldığı anlamına gelir. Güvensizliğin nedeni temellerdeki bozukluğu saklamanın zorlaşmasıdır. Mızrak çuvala sığmaz.
Ya yavaşlamazsa...
Bir yıl önce, Aralık 2005’te üçüncü çeyrek milli gelir verileri açıklandığında “Eyvah hızlı büyümüşüz!” (17/12/2005) başlığını atmıştım. İç talepte oluşan balonun ekonomiyi tehlikeli kırılganlık bölgelerine taşıyacağını söylemiştim.
Sorun hâlâ aynıdır. 2006 yaz başındaki çalkantı, tüketiciyi ve üreticiyi korkuttu. Tüketim ve yatırım harcamaları (iç talep) düştü. Ama ardından TL tekrar değer kazanmaya başladı. Son çeyrek verileri tüketim ve yatırım harcamalarındaki düşüşün durduğu yönünde geliyor.
İç talebin canlılığı reel kesim oyuncularının ekonomiye hâlâ güvendikleri anlamına gelir. İki sonucu vardır: Dış açık artar ve enflasyon düşmez. İlginç olan bu durumun mali piyasa oyuncularında güvensizlik yaratmasıdır. Türkiye’nin sürüden ayrılmasının ayrıntıları bir sonraki yazıya kaldı.