2002’den 2008’e yoksulluk
.
Bana sorarsanız virüsler arasında en dirençlisi spekülasyon virüsü derim. Hastalığa karşı etkili bir aşının olmadığı anlaşılıyor. Baksanıza, Dubai, Yunanistan, altın fiyatı vs. hiçbir kötü haber mali piyasaların iyimserliğini bozamıyor. Hayırlısı demekle yetiniyoruz.
Finansal Çözümler Ltd. tarafından hesaplanan CNBC-e tüketim endeksleri açıklandı. Hurşit Güneş, “En yararlısı Tüketim Eğilimi Endeksi’dir” diye uyardı. Kasım’da gene geriledi. Mart’tan bu yana en düşük değere indi. Özel tüketim cephesi çok parlak durmuyor.
TÜİK 2009 tarım üretimi tahminlerini yayınladı. Bu yıl mahsul iyi duruyor. Tahıl üretiminde yüzde 14.6; meyve üretiminde yüzde 1.5 artış, buna karşılık sebze üretiminde yüzde 1.9 azalma var. Tarımın büyümeye katkısı pozitif olur.
Mutlak yoksulluk
Türkiye’de gelir dağılımı ve yoksulluk üzerine güvenilir veri üretimi yenidir. Kayıt dışı ekonominin ve vergi kaçağı veri toplamayı zorlaştırıyordu. Zaten konu hükümetlerin de fazla hoşuna gitmezdi.
Son dönemde bir ilerleme görülüyor. Fiyat endeksleri için geliştirilen Hanehalkı Bütçe Anketi bu amaçla kullanılabilir hale getirildi. Nüfus ve istihdam verilerinin toplanması düzeldi. Neticede daha güvenilir sonuçlar ortaya çıktı.
TÜİK ilk yoksullluk çalışmasını 2005’te yayınladı. Her yıl yeniliyor. 2002-2008 dönemini karşılaştırma olanağını veren son sonuçlar dün açıklandı.
Yoksulluğu nasıl ölçebiliriz? Bir dizi uluslararası standart oluştu. Önce açlık sınırına (gıda yoksulluğu) bakılıyor. Ardından kişi başına günde 1 dolar, 2.15 dolar ve 4.3 dolar düzeyleri geliyor. Hesap satın alma gücü paritesi ile yapılıyor (2008’de 1 dolar = 0.983 TL). TÜİK ayrıca gıda-dışını da kapsayan genel bir yoksulluk ölçüsü kullanıyor.
Türkiye’de açlık sınırının altındaki nüfus oranı düşüktür: 2008’de nüfusun binde 5’i (374 bin kişi). 1 doların altında kimse kalmamış. 2.15 dolar açlık sınırı ile çakışıyor. 4.3 dolarda nüfusun yüzde 6.8’i yer alıyor. Genel yoksulluk oranı ise yüzde 17.1 çıkıyor. Tümünde 2002’ye kıyasla ciddi iyileşme görülüyor.
Nispi yoksulluk
Yukarıdakilerin hepsi mutlak yoksulluk ölçüleridir. Doğal olarak milli gelir ve tüketim arttıkça bu eşiklerin altında kalan nüfus miktarı da düşüyor. Ekonomik büyüme ve zenginleşme mutlak anlamda yoksulluğu azaltıyor.
Refah dağılımı açısından önemli olan ise nispi yoksulluktur. TÜİK onu da ölçüyor. En yüksekten en düşüğe yapılan sıralamanın tam ortasında yer alan kişinin yüzde 65’ini eşik alıyor. Altında kalanlara “göreli yoksul” diyor.
Orada ciddi sorun var. Göreli yoksul oranı 2002’de yüzde 14.7’den 2008’de yüzde 15.1’e çıkıyor. Üstelik, kent-kır uçurumu derinleşiyor. Kentte göreli yoksul oranı 2002’de yüzde 11,3’ten 2008’de yüzde 8’e iniyor. Kırda yüzde 19,9’dan yüzde 31’e tırmanıyor.
Araştırmada ilginç başka ayrıntılar da var. Eğitim, çocuk sayısı, istihdam özellikleri vs. ile yoksulluğun bağı kuruluyor. Maalesef yerim kalmadı. Son olarak, bulguların kriz öncesi yıla ait olduğunu hatırlatırım.